Yaş : Kayıt tarihi : 09/09/08
Mesaj Sayısı : 594
Nerden : İş/Hobiler : Lakap : amcasını arıyor
Konu: 'Dünyanın en güzel mezarı' ALİ ÇOLAK Salı 25 Mayıs 2010, 09:44
Buradan her geçişimde, uzun ince sokağın tam ortasına dikilir, bir yukarıya, o dünyanın en ihtişamlı yapılarından birine, onun gökyüzünde yitip gidecek gibi uzanan minarelerine, bir de sol tarafımdaki küçük, mütevazı türbeye bakar ve ihtişam ile tevazuun nasıl bu kadar uyum içinde ve koyun koyuna uyuduklarına hayret ederim.
Yukarıda muhteşem Süleymaniye ve gölgesinde, onun banisinin belli belirsiz, silik imzası gibi duran türbe... Burada dünyanın en büyük sanatkârlarından biri, Mimar Sinan uyumaktadır ve muhtemel ki el ayak çekilip gece çöktüğünde, türbesinden başını kaldırıp aydınlık kubbesinde martılar uçuşan eserine bakıp, müminlere has bir tevazu ile kendisine bu kudreti veren Rabb'ine şükretmektedir. Şüphesiz Mimar Sinan'ın türbesi, dünyanın en güzel, en mütevazı, en anlamlı mezarlarından birini saklamaktadır ve akledenler için ondan çıkarılacak çok dersler vardır. Sinan, belki de ölümünden sonra görkemli bir türbe yapılmasına mani olmak için mezar yerini kendisi seçmiş ve o mütevazı türbeyi kendi elleriyle büyük eserinin biraz ötesine, fark edilmeyecek bir yere inşa etmiştir. Bu tavrıyla, biz fanilere, eserle sahibi arasındaki ilişkinin nasıl olması gerektiğini anlatıp durmak istemiştir. Konuşan eserdir ve artık o, yaşamasını insanlığın ortak malı olarak sürdürecektir. Sahibi, bir kere elinden çıktıktan sonra, eserine gizlice, bir yabancı gibi uzaklardan bakacaktır. Bizim, Mimar Sinan'ın türbesi önünde duyduğumuz hayretin ve coşkunun bir benzerini, Stefan Zweig, 1928'de yaptığı Rusya gezisinde Tolstoy'un mezarını görünce yaşamıştır. Sonra dönüp, 'Dünyanın En Güzel Mezarı' adlı bir deneme yazar. Doğrusu bu ya, Sinan ile Tolstoy'un mezarı arasında pek çok bakımdan benzerlikler vardır. Rivayet edilir ki Tolstoy, mezarının bu meçhul tepede, ağaçlar arasında olmasını kendisi istemiştir. Kardeşi Nikolai ile sütannelerinden veya bir köylü kadından ağaç dikilen yerin mutluluğa mekân olacağını duymuş ve o günlerde biraz da oyun olsun diye çiftliklerinin bir köşesine birkaç ağaç dikmişlerdi. Yıllar sonra biraz sıkıldığı bir günde, Tolstoy'un hatırına bu çocukluk oyunu ve mutluluk umudu gelir. Yakınlarına, ileride bu ağaçların dibine gömülmek istediğini söyler. Vasiyeti yerine getirilir ve Tolstoy, kendi elleriyle diktiği ağaçların arasına defnedilir. Zweig, ağaçlar arasına saklanmış bu mezarı gördüğünde, "Rusya'da Tolstoy'un mezarından daha olağanüstü, daha etkileyici başka bir şey görmedim." diyecektir. Mezarın etkileyiciliği görkeminden değil, sadeliğindendir. "Ormanın az üstünde, dikdörtgen bir tepecik, üzeri rengarenk çiçekler dolu bir mezar; haç yok, taş yok, tek kelime yok, hatta Lev Tolstoy adı bile yok. O büyük adam, adının yazılı olmadığı mezarda yatıyor; bir yerde bulunmuş yersiz yurtsuz biri, şehit olmuş meçhul bir asker gibi. Onun ebedi uykuya daldığı bu yere herkes gelebilir, mezarı çevreleyen ince tahta çitin kapısı kilitli değil. Lev Tolstoy'un mezarındaki sadelik ziyaretçiyi saygıya zorluyor." Tıpkı Süleymaniye Camii'nin alt sokağından gelip geçenlerin özel bir dikkatle bakmadıkça Sinan'ın türbesini fark etmeyecekleri gibi, 'toprağın bu tepecikte dünyamızın en güçlü kişilerinden birini karnında sakladığını bilmeyen, yaz kış buradan hiç dikkat etmeden gelip geçer.' Ancak diyor Zweig, "Bu bilinmezlik kişiyi bir sürü mermer ve süsten çok daha fazla etkiliyor... Ne Napolyon'un Chapella Royale des İnvalides'in mermer tabanı altındaki mezarı ne Goethe'nin Weimar hanedanlar aile mezarlığındaki tabutu ne de Shakespeare'in Westminster'deki sandukası, burada, ormanın bir köşesinde rüzgârın fısıltılarını dinleyerek huzur içinde yatanın isimsiz mezarı kadar insanı etkilemiyor." Bugün Sinan'a ve Tolstoy'a duyduğumuz büyük sevgide, onların ebedi uykularını mütevazı, bilinmez bir köşede uyumak istemelerinin de hatırı sayılır bir tesiri vardır. Aslolan da bu değil mi? Gönüllerde yaşamak! Kendisine yeryüzünde bir mezar bile çok görülen Bediüzzaman Said Nursi, ölümünden 50 yıl sonra bütün dünyada milyonlarca seveninin kalbinde yaşamıyor mu? Ve şüphesiz, asıl orası, dünyanın en güzel mezarıdır. a.colak@zaman.com.tr