Ay ve Güneş
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Ay ve Güneş

/

 
AnasayfaAnasayfa  GaleriGaleri  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  Video BölümüVideo Bölümü  
SIK KULLANILAN BÖLÜMLER
Tıkla Dinle Kutucukları & Maneviyat& Aşk ve Sevgi & Lakırdı Ovası & SEYR-i ALEM & DİVAN-I EDEBİYAT
GİTMEK İSTEDİĞİNİZ BÖLÜMÜN İSMİ ÜZERİNE TIKLAYIN
EN SON GÖNDERİLEN 10 MESAJ
Konu Yazan GöndermeTarihi
Salı 05 Şub. 2019, 11:07
Cuma 25 Ocak 2019, 12:06
Salı 04 Ara. 2018, 09:09
C.tesi 17 Şub. 2018, 10:29
C.tesi 17 Şub. 2018, 10:26
C.tesi 17 Haz. 2017, 13:04
Perş. 25 Mayıs 2017, 09:45
Cuma 12 Mayıs 2017, 09:58
Cuma 12 Mayıs 2017, 09:56
Perş. 04 Mayıs 2017, 09:33

Çekiç ve çivi M.Nedim Hazar

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
Yazar Mesaj
emiroğlu

avatar


Yaş : Kayıt tarihi : 09/09/08 Mesaj Sayısı : 594 Nerden : İş/Hobiler : Lakap : amcasını arıyor

MesajKonu: Çekiç ve çivi M.Nedim Hazar Çekiç ve çivi M.Nedim Hazar Icon_minitimePtsi 23 Ara. 2013, 11:23

Cahiliye devri, bir başka perspektifle bakıldığında fitne devriydi. Cahiliyenin çocukları aynı zamanda fitnenin evlatlarıydı. Fitne ateşinin yakılması için ikinci bir kişi, yangına dönüştürülmesi için üçüncü yetiyordu. İkinin yanında üç, kötülüğün yayılması demekti. Ve yayılması için tutuşturulması gerekiyor yakıcı ateşin.



Meseleye bu açıyla bakıldığında Kâinatın Efendisi’nin (sas) sadece bu yönü bile peygamberliğinin delili ve mucizesidir. Sadece alevi tutuşturacak küçük sıçramaları, yangını önlemesi de değil; o hastalıklı çağdan ve insanlardan büyük medeniyet inşa etmek! Ve daha büyük mucize-i Ahmediye (sas) ise fitnecileri bile dönüştürüp üstat düzeyine getirebilmek. İşin vehbi ve hikmet kısmını ıskalayan rasyonel akla şu tabloyu göstermek bile yeterli; ümmi bir çobandan neş’et eden muazzam bir medeniyet ve tüm yeryüzünün transformasyonu... Sözün ustası buna ‘sema buudlu fetanet’ diyor.

Meselenin ‘nebevî’ boyutunu -şimdilik- bir kenara bırakırsak, Allah Resulü’nün kullandığı dil ve ayarladığı mesafenin modern iletişim için bile önemli bir kolaylaştırıcı unsur olduğunu görmek mümkündür. Önce kişiliği tespit, ardından muhatap odaklı kullanılan dil. Yine sözün sahibi diyor ki, İki Cihan Serveri, muhatabını tanımada ve O’nun seviyesini tespitte mucizevî bir yapıya sahiptir. Hiç düşünmediği hâlde, muhatabına öyle kelimelerle hitap eder ki, siz, o kelimelerden bazılarının yerini değiştirseniz veya o karakterde olmayan bir insana, aynı ifadelerle hitapta bulunsanız, her şeyi karıştırır ve kat’iyen hedefe ulaşamazsınız. Hem kelimeleri seçmede hem de muhatabın seviye ve durumunu tespitte Allah Resûlü, yektâdır. O’nun hiçbir konuşmasında isabetsizlik görülmediği gibi, lüzumsuzluk da yoktur. Her sözünü kelime kelime tetkik edin, cümleleri içinde bir tek fazlaya rastlayamazsınız.

Bugün geriye dönüp, bu metinleri ilmin disipliniyle çözümlemeye çabalarsak, şunu net görürüz; Allah Resulü insanlardaki sabit ve değişkenleri çok iyi bildiği gibi, bunları yönlendirmek ve tatmin etmek gibi hususlarda eşsizdir. Örneğin, durum ne olursa olsun -eğer varsa- vicdanın yalan söylemeyeceği gerçeğini en iyi Hz. Peygamber (sas) bilmektedir. Dolayısıyla mantık ve zekânın dumur olup, körleştiği anlarda vicdanın anahtarıyla bu pas tutmuş kilitleri zorlar.

Ayarı o kadar ince yapılmış bir ikna sürecidir ki bu, muhatap degradasyon adına bir şey hissetmediği gibi, tam bir mutmainlik hissi ile kendisine kalan tek cümleyi –kelime-i şahadet- söyler ve oradan ayrılır. Elbette işin ‘nasip’ opsiyonu her zaman vardır.

Dikkat buyurun, cahiliye ve fitne devrinin tam göbeğinden bahsediyoruz. Yine bir muhteşem örnek: Bir sahabi rivayet ediyor: Efendimiz’in huzurunda otururken bir bedevi geldi. “Sen Muhammed misin?” dedi. Allah Resûlü, gayet mülayim bir ifadeyle: “Evet, ben Muhammed’im.” “Hangi şeye davet ediyorsun?” sorusuna şu enfes cevabı aldı: “Azîz ve Celîl olan Allah’a davet ediyorum. Ama sadece O’na. Yanında başka şeyleri şerik koşmadan bir ve tek olan Allah’a. O, öyle bir Allah’tır ki, senin başına bir zarar gelse, O’na yalvarırsın... Ve senden bu zararı O giderir. Kıtlık ve belâ zamanında O’na dua edersin sadece... Yağmuru O gönderir ve otları O bitirir. Sen, uçsuz bucaksız çölde, herhangi bir şeyini kaybettiğinde O’na el açar, yakarırsın ve kaybettiğin şeyi, sana O buldurur.”

Muhatabın algı ve parametrelerine göre kullanılan terminolojiye dikkat lütfen. Taş gibi sert yüreklerin kulak memesi kıvamına gelmesinde Rabbani iane kadar, bu dilin de etkisi mutlaktır. Ha, “bunları niye anlatıyorsun; mala, davara bir faydası var mı ki?” diyorsanız o başka!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Çekiç ve çivi M.Nedim Hazar

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var: Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Ay ve Güneş :: DİVAN-I EDEBİYAT :: EDEBİYAT -

/

Yetkinforum.com | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar