Ay ve Güneş
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Ay ve Güneş

/

 
AnasayfaAnasayfa  GaleriGaleri  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  Video BölümüVideo Bölümü  
SIK KULLANILAN BÖLÜMLER
Tıkla Dinle Kutucukları & Maneviyat& Aşk ve Sevgi & Lakırdı Ovası & SEYR-i ALEM & DİVAN-I EDEBİYAT
GİTMEK İSTEDİĞİNİZ BÖLÜMÜN İSMİ ÜZERİNE TIKLAYIN
EN SON GÖNDERİLEN 10 MESAJ
Konu Yazan GöndermeTarihi
Salı 05 Şub. 2019, 11:07
Cuma 25 Ocak 2019, 12:06
Salı 04 Ara. 2018, 09:09
C.tesi 17 Şub. 2018, 10:29
C.tesi 17 Şub. 2018, 10:26
C.tesi 17 Haz. 2017, 13:04
Perş. 25 Mayıs 2017, 09:45
Cuma 12 Mayıs 2017, 09:58
Cuma 12 Mayıs 2017, 09:56
Perş. 04 Mayıs 2017, 09:33

Ekmek, hürriyet, Hz. İsâ ve Asr Sûresi Ahmet Turan Alkan

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
Yazar Mesaj
emiroğlu

avatar


Yaş : Kayıt tarihi : 09/09/08 Mesaj Sayısı : 594 Nerden : İş/Hobiler : Lakap : amcasını arıyor

MesajKonu: Ekmek, hürriyet, Hz. İsâ ve Asr Sûresi Ahmet Turan Alkan Ekmek, hürriyet, Hz. İsâ ve Asr Sûresi  Ahmet Turan Alkan Icon_minitimePerş. 15 Ocak 2015, 11:41

06 Ocak 2015
Kamuoyu araştırmalarının ittifak ettiği bir nokta var: İnsanlar Türkiye’de kamu gücü kullanılarak büyük yolsuzluk ve hukuksuzluk yapıldığını görüyor ve kabul ediyorlar. Kâğıt üstünde ‘ceza’ olarak yansıması gereken bu ahlâk zaafı, pratikte seçmen davranışlarına yansımıyor; çünkü insanlar, ekonomik vaziyetten ve genel gidişattan memnundur ve muhtemel bir iktidar değişikliğiyle bu ‘istikrâr’ı bozmak istemiyorlar.
Bu olgu, seçim sonuçlarının gösterdiği gibi durumu ‘doğru’ tespit ediyor ama ‘doğru olan’ı belirtmiyor. Peki, nedir doğru olan?
Şimdi size edebî bir hikâyeden bahsedeceğim. “Büyük Engizitör” adını taşıyan bu uzunca hikâye, Dostoyevsky’nin “Karamazov Kardeşler” adlı büyük romanında, baş karakterlerden İvan tarafından, kardeşi Alyoşa’ya anlatılır. Ne tuhaftır ki bu hikâye, Karamazov Kardeşler’in bazı Türkçe baskılarında vaktiyle sansüre uğramıştı!
*
Hazreti İsâ, kilise engizisyonunun en şiddetli zamanlarında (tahminen XVI. Yüzyıl) İspanya’nın Sevilla şehrine nüzûl eder. Hıristiyan halk tarafından hemen tanınır ve sevgiyle karşılanır ancak Katolik Kilisesi’nin baş papazı Hz. İsâ’yı tutuklatır ve bu esnada halktan hiçbir tepki gelmez. Hz. İsâ’nın hiç konuşmadığı bu bölümde papaz, Hz. İsâ’ya özetle şunları söyler:
“Sana çölde korkunç zeki ve yüce bir ruhun (Şeytanı kastediyor) bazı tekliflerde bulunduğunu okuduk kitaplardan. Denilmişti ki ‘Sen dünyaya insanların arasına ellerin çıplak olarak, basit varlıklar oldukları ve doğuştan onurlarını yitirmiş oldukları için kavrayamadıkları, korktukları, hatta içlerinde dehşet uyandıran bir özgürlük vaadiyle inmek istiyorsun. Bu özgürlük onları korkutur, çünkü insan için insanlardan meydana gelen bir toplum için özgürlükten daha ağır bir yük yoktur! Oysa bu çıplak ve güneşten kavrulan taşları görüyor musun? Onları ekmek haline getir! O zaman tüm insanlık daima içi titrediği halde, sana karşı şükran duyan uslu bir sürü gibi arkandan koşar. Elini çektin mi verdiğin ekmek hemen yok olsun...’
Hz. İsâ bu teklife, ‘İnsan sadece ekmekle yaşamaz’ diye cevap vermişti. Papaz ise Hz. İsâ adına kurulan ve tebliğini sahiplenen kilisenin, insanlara hürriyet yerine ekmek vadederek insanlara iyilik ettiği kanaatindedir. Papaza göre insanlar için vicdan hürriyeti çok câzip ve parlak bir şey gibi görünmekle beraber ondan daha çok ve endişe uyandırmaktadır. Katolik Kilisesi Hz. İsa’nın mesajını düzeltmiş, sırlı bir kurguyla insanlardan hürriyeti alıp yerine mutluluğu vermiştir. İnsanlığın bu yanlışını ıslah etmek için nüzûl ettiğini düşündüğü Hz. İsâ’ya karşı öfke doludur Engizisyon papazı. Kilise insanların yükünü hafifletmiştir çünkü; insanlar hürriyetten korkarlar ama taşları ekmek yapmak mucizesini gösterdiğinde uysallıkla onu takip edeceklerdir. İsâ’nın insanlara gökyüzünden gelecek ekmeği vadetmesi, onlar indinde yeryüzündeki ekmekten daha değersizdir. Çünkü yeryüzünün ekmeği, insanların kime tapacağı sorusunun da karşılığıdır. İsâ, yeryüzünün kazandırdığı ekmeği, gökyüzünün vadettiği ekmek uğruna reddetmiş ve bunu insanları hürleştirmek için yapmıştır. Şöyle devam eder, ‘Sen insanların iman ve vicdanı hür iradeleriyle bulmalarını istedin ve böylece kendi hükümranlığını sarstın. Oysa ki şu üç gücü, Mûcize, Sır ve Otorite gücünü reddettin ve böylece insanları, onlar olmaksızın yüceltebileceğini düşündün. İnsanların seni örnek alarak mucizeye ihtiyaç duymadan da Tanrı’ya bağlanabileceğini ümit ettin. Oysaki biz (yani Kilise) bu üç gücü kullanarak senin eksik bıraktığını senin adına tamamladık. Onun için varlığın artık gereksizdir. Yarın seni ateşe atacağız insanlar da bu esnada seni değil bizi destekleyecek!”
*
Hıristiyan ilâhiyâtının en çetin meselelerini tartışan bu metin, düşünce hayatımızda, birkaç istisnâ dışında hiç yankılanmadı. Oysaki hikâyenin ana fikri, yani ‘hürriyete karşılık ekmek’ kavramı sadece insanlık tarihinin en tekrarlanan olgusunu işâretliyor. ‘Göklerin vadettiği ekmek’ hiç şüphesiz âhiret yurdu ve ölümden sonraki hayata verdiğimiz kıymettir. Onu ilk fırsatta dünyevî ekmek uğruna hürriyet ve vicdân karşılığında değiştirivermemiz ise “İnsan hüsrândadır” (Asr, 2) âyetiyle tartılan bir âfet.
Herkes Büyük Engizitör hikâyesinden haberdar olmayabilir; Asr Sûresi ise Kur’an’ın en kısa, en çok bilinen ve ezberlenen kısmı... Kim haberim yoktu diyebilir?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Ekmek, hürriyet, Hz. İsâ ve Asr Sûresi Ahmet Turan Alkan

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var: Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Ay ve Güneş :: DÜNYA VE ÜLKEMİZDE YAŞAM :: GAZETE YAZILARI ve YAZARLARI :: Aksiyon Dergisi Yazıları -

/

forum kurmak | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar