Ay ve Güneş
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Ay ve Güneş

/

 
AnasayfaAnasayfa  GaleriGaleri  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  Video BölümüVideo Bölümü  
SIK KULLANILAN BÖLÜMLER
Tıkla Dinle Kutucukları & Maneviyat& Aşk ve Sevgi & Lakırdı Ovası & SEYR-i ALEM & DİVAN-I EDEBİYAT
GİTMEK İSTEDİĞİNİZ BÖLÜMÜN İSMİ ÜZERİNE TIKLAYIN
EN SON GÖNDERİLEN 10 MESAJ
Konu Yazan GöndermeTarihi
Salı 05 Şub. 2019, 11:07
Cuma 25 Ocak 2019, 12:06
Salı 04 Ara. 2018, 09:09
C.tesi 17 Şub. 2018, 10:29
C.tesi 17 Şub. 2018, 10:26
C.tesi 17 Haz. 2017, 13:04
Perş. 25 Mayıs 2017, 09:45
Cuma 12 Mayıs 2017, 09:58
Cuma 12 Mayıs 2017, 09:56
Perş. 04 Mayıs 2017, 09:33

"Koca bir toplumun yüzüne tükürülürken..."

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
Yazar Mesaj
emiroğlu

avatar


Yaş : Kayıt tarihi : 09/09/08 Mesaj Sayısı : 594 Nerden : İş/Hobiler : Lakap : amcasını arıyor

MesajKonu: "Koca bir toplumun yüzüne tükürülürken..." "Koca bir toplumun yüzüne tükürülürken..." Icon_minitimePerş. 22 Ocak 2015, 14:20

"Koca bir toplumun yüzüne tükürülürken..." 5340

Yazar, Belgeselci ve Gazeteci Ümit Kıvanç, Yüce Divan oylaması sırasında Egemen Bağış'ın verdiği fotoğraf üzerinden kritik Genel Kurul'u değerlendirdi.
Soru basit, cevap ihtimalleri çok çeşitli: Bu, neyin fotoğrafıdır?

Şöyle bir resimaltı konabilirdi buna: "Koca bir toplumun yüzüne tükürülürken..." Veya "Hepimize -haydi nah demeyeyim- nanik yapılırken" de olabilir.

Hayır, İslâmcı muhteremler, yanlış anlamayın, kimse sizden tavır, tepki vs. beklemiyor. Sakın kendinizi faşizan baskılar altında hissetmeyin. Ali İsmail'in katillerine sarılabilirsiniz rahat rahat.

Zaten artık kimsenin size bir şey yapması gerekmiyor. Yapacağınızı yaptınız kendinize. Silemeyeceksiniz, unutturamayacaksınız, düzeltemeyeceksiniz.

Tekmelerle hatırlanacaksınız. Bin dört yüz sene önceki o kısacık Asr-ı Saadet'e dair hikâyenizin yaratabileceği, artık sadece acı bir tebessümdür. İç kaldıran kafa kesme görüntülerinin yüreklerinizi pırpır ettirişini unutalım haydi bir anlığına. Buradaki şu hazin fotoğrafla yaşayacak ve yaşatılacaksınız.

YÜCE DİVAN OYLAMASI BÖYLE GEÇTİ

Oylamadan başka sonuç bekliyordum da hayal kırıklığına uğradım, o yüzden bunları yazıyorum sanmıyorsunuzdur herhalde. Umarım... Yüce Türk adaletinin Ali İsmail'in cansız bedenine indirdiği son tekme de beklenmedik bir şey değildi. Hayal kırıklığını, öldürülen çocukların, gözü çıkarılan gençlerin yüzüne bakarak, tâ içimde yaşadım, atlattım. Tedavi oldum. IŞİD'den bu yana, artık sizden bir şey beklememeyi öğrendim. Kalan son saflık kırıntılarımı da Paris katliamının rüzgârı süpürdü götürdü. Hiçbir şey beklemiyorum. Aman ha! Size bişey olmasın...

Çok şey öğrendim sayenizde. Babaannemin tertemiz, adaletçi Müslümanlığından sözettiğimde kızdınız: "Din eve hapsolsun, babaanneninki gibi kalsın, di mi!" dediniz. Hapsolmasın. Dindar olmayan herkesi önüne katıp kovalasın. Kırbaçlasın. Kafa da kesebilir. Sokakta döve döve insan da öldürebilir. Konunun sizinle alâkası yok, kaygılanmayın. Zaten sizinkiler kafa kesmedi ki! Vurdu, döverek öldürdü, yaktı, göz çıkardı. "Yarın bu meydanda cesetlerinizi sayamazsınız!" diye haykırdı. Çoluk çocuğun eline sopa tutuşturup üstümüze saldı. Palayla kadına saldırdı. "Emri ben verdim" diye övündü.

Bir de çaldı. Odalara sığmayacak kadar parayı evlerine istifledi. Eşi görülmemiş bir soygun çarkı dönsün diye, şehirleri mahvetti, ırmakları kuruttu, memlekette ne güzellik varsa bozmaya ahdetti. Kazandı. Ahlâkı gökyüzüne uzanan cam-çelik yığınlarının altında kaldıkça, Süleymaniye'nin önünde arkasında rant tapınakları yükseldikçe kazandı da kazandı. İhale çarkları, olağan hortum mekanizmaları yetmedi, altın kaçakçılığı, saatler, tepsilerde neme lazım rüşvetleri ("proaktif rüşvet"), saklayacak yer bulunamayan parayla mecburen alınan villalar, "kucağımıza oturacak"lar hediye edildi ortamımıza. Süflîydik, hepten sakil olduk.

Bunları dindarlar yaptı. Evet, o kadar basit: bütün bu gaddarlıklar ve düzenbazlıklar dindarların işi. Rüşvet paraları dualarla sayıldı, rüşvetçilere dualarla sahip çıkıldı. Bilumum kirli işlere besmele çekilerek başlandı, inşallahlarla her şey ama her şey eğilip büküldü, memleketin her yeri açgözlü şebekeler kurulup paylaşıldı, sonra namaza gidildi. Ali İsmail'in katilleriyle saf tutmaktan gocunacak kaç kişi çıkar? Hırsızlığı aklayanlarla, Meclis'i, millî iradeyi lağıma sokup çıkaranlarla selamı sabahı kesecek ümmet mensubu kaç kişidir? (Gözünde dolar işaretleri, yüreğinde tahakküm hırsıyla mükâfatlı alçaklık seferine çıkmamış, zalime biat etmemiş Müslümanların sanırım çoğunu tanıyorum, isim isim saysam kaç eksik kalır acaba? Temiz saydıklarımın çoğu da listeden çıktıklarına göre, bu şimdi daha kolay.)

Bu dünyaya hükmetmek, bu dünyanın zevkini tatmak, keyfini çıkarmak, malla mülkle kendini güçlü, mütehakkim hissetmek için, başkalarına boyun eğdirdikçe duyulan sapıkça tatmin duygusu için oldu bütün bunlar. Tahakkümünüz batsın. Zulüm, hırsızlık, yolsuzluk. Dindarlar yaptı. Dindarlar savunuyor. Canhıraş bir savunma telaşıdır gidiyor gazete sütunlarında, televizyon ekranlarında.

Ben, dine ve dindarlara atfettiğim iyilikler, dürüstlükler, en azından kötülük sınırları nedeniyle çok yanıldım, çok ıztırap çektim. Nöbetler geçirdim, titredim, sayıkladım. Çok gördüm, çok dinledim. Riya perdesinin gerisinde, içinizden yükselen alkış seslerini duydum; İslâm sandığınız şey mevziler, topraklar, cariyeler, iş merkezleri, oteller, HES ihaleleri kazandıkça. Gençler, çocuklar öldürüldükçe, gözler çıkarıldıkça, sizin yüreğinizde tel dahi titremedikçe söylediğimden, hissettiğimden, yaşadığımdan utandım. Öyle bir utanç ki bu, yaratıyor yaratıyor ortalığa yayıyorsunuz, hepimiz boğuluyoruz bu utançla; bir tek size bir şey olmuyor. Sizin tavır göstermeniz gerekmiyor, siz sorumlu değilsiniz, üstünüze gelenler emperyalistler gibi davranıyor, muazzam faşizan baskılar altında çile çekiyorsunuz. Halbuki ne kadar mazlum ve mağdursunuz. Şu fotoğraftaki kadar saf, temiz, mazlum ve mağdursunuz.

Ateşim düştü. Nöbet geçti. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Hepimiz kaybettik. Dindarlık tarafını seçti. Sahiden, şu fotoğraftakisiniz işte.

Mütehakkim sahtekâr laikçiler sizin layığınızdır. Üçkağıtçı müteahhitler layığınızdır. Faşist polis şefleri, gizli dümenlerin kalpsiz yürütücüleri, ajanlar, layığınızdır. Darbeci dolapçı generaller layığınızdır. "İdealist subay - üçkağıtçı politikacı" piyesi tekrar sahnelenebilir. Adaleti tam da canevinden, aranacağı, bulunamayacağı yerden, bulunamadığında hepimizi yaralayacağı yerden vuran hizmetkâr savcılar, yargıçlar layığınızdır. Ali İsmail'in katillerini kucaklayan güruh sizindir; buyurun. "Yol ver geçelim..."ciler, komşusunu kesen, çocuğuna insanların yakılışını seyrettirenler layığınızdır. Adnan Oktar'ın kedicikleri layığınızdır. Akit layığınızdır. Doğru dürüst hapse sokmamak için özel otel kurduğunuz Mehmet Ağar layığınızdır. Nihayet kucaklaştığınız Doğu Perinçek, layığınızdır.

Kendi kendinize atfettiğiniz saflık, duruluk, arılık, şu anda dünyanın en pespaye yalanına dönüşmüş bulunuyor. Plakası sökülmüş polis aracı kadar masum ve temizsiniz ancak. Şu fotoğraftaki kadar. Buna karşılık pişkin pişkin dolaşıyorsunuz ortalıkta. Sizi Müslümanlığa Allah tayin etmiş, seçmiş, sizin işleyeceğiniz günahı baştan affetmiş. Çift okeyiniz doğuştan "verilmiş", zarınız doğuştan düşeş.

İşte bu yüzden şu yukarıdaki, yalnız sıradan bir günahkârın hepimize küfür ve hakaret etmesinin değil sizin kendi suçlarınız karşısındaki pişkinliğinizin resmidir. Egemen Bağış layığınızdır.

Çok fena şeyler yaptınız kendinize. Bize yaptıklarınız, yapacaklarınız, bunların yanında hiç kalır. Aç çocuklar çıplak ayaklarını soğuğa batıra çıkara yavaş yavaş ölüme yürürken milyonluk Mercedes'lerde gezen din âlimleri, layığınızdır. Helâl saray olmaz; o koskoca haram abidesi layığınızdır.

Hayalim şudur: Kabul etmediğimiz için bizi ezmek istediğiniz her şey gerçek olsun, Allah öbür dünyaya geçen her kuluna, günahına sevabına göre muamele ediyor olsun. Cennet, ama öncelikle, özellikle cehennem varolsun.

Cehennem varolsun, başka bir şey istemiyorum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek

"Koca bir toplumun yüzüne tükürülürken..."

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var: Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Ay ve Güneş :: DÜNYA VE ÜLKEMİZDE YAŞAM :: GAZETE YAZILARI ve YAZARLARI -

/

Yetkinforum.com | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar