Yaş : Kayıt tarihi : 09/09/08
Mesaj Sayısı : 594
Nerden : İş/Hobiler : Lakap : amcasını arıyor
Konu: İyi bir cumartesi için okuma parçaları Ali Çolak Paz 24 Mayıs 2015, 11:26
I- “Put diken, puta tapmayı hortlatan, puta tapan asırdır bu asır. İnsanlığın en büyük yanılgısı, ortak sevgi ve saygı alanında oldu çağımızda.
İnsan, kalbinin bağını Tanrıdan kopararak eşyaya, güçlü görünen insanlara, düşüncelere ve sistemlere bağlıyor. Bu bağlanışı şöyle veya böyle ölçülü bir bağlanış sanmayın. Bu, aklın veya sağduyunun kabul edeceği veya mazur göreceği bir ilgi değil, irrasyonel bir bağlanış, âdeta bir tapıştır. İnsan çağımızda gönül tarlasına durmadan put dikiyor. Kendi türettiği eşyaya, kendi kurduğu sisteme veya kendinin yücelttiği insana tapmak yoluyla kendine tapmaya çalışmakta belki de. Kendini dolaylı yoldan putlaştırmanın boş deneyinde.”
(Sezai Karakoç, İnsanlığın Dirilişi)
II- “İktidarın kötü, çok kötü olduğuna inanıyorum. Onun varlığı karşısında mütevekkil ve kaderciyim, ama bir musibet olduğunu düşünüyorum. Bakın, iktidara ulaşmış kimseler tanıdım ve bu korkunç bir şey. Ünlü olmayı başaran bir yazar kadar korkunç bir şey. Üniformalı olmak gibi bir şey bu; üzerinizde bir üniforma varsa, artık aynı insan olamazsınız: İşte, iktidara ulaşmak da daima aynı olan görünmez bir üniformayı giymektir. Kendime soruyorum: Normal olan, ya da normal gibi görünen bir insan, iktidarı neden kabul eder? Sabahtan akşama meşgul yaşamayı neden kabul eder? Muhtemelen hükmetmek bir zevk, bir zaaf olduğu içindir bu. Bunun içindir ki kendi isteğiyle iktidardan feragat eden hiçbir diktatör ya da mutlak şef örneği yoktur. Sulla vakası hatırladığım tek örnek. İktidar şeytanidir: Şeytan, iktidar hırsı olan bir melekti sadece.”
(E. M. Cioran, Ezeli Mağlup, Çev; Haldun Bayrı)
III- “Katıksız dalkavuklar, insanların en mutsuzlarıdır. Zaman zaman kendisine uzun süre dalkavukluk ettikleri yaratığa karşı içlerinde vahşi ve ne yapacağı kestirilemeyen bin nefret uyanır. Bu nefret üzerinde hiçbir denetimleri yoktur; onu dünyayı verseler dizginleyemezler; bir kaplanın kan tutkusuna boyun eğişi gibi, ona boyun eğerler. Şaşırtıcı bir andır: Daha önce kurbanı için yalnızca körü körüne bağlılık sözcükleri söylemiş olan insan, o sözcüklerden her birini yine abartılı bir sövmeyle geri alır. Ötekini daha önce sevindirebilmiş olan hiçbir şeyi unutmaz. Eski tatlı sözcüklerinin listesini delicesine bir öfkeyle tarar ve onları tam olarak nefretin diline çevirir.”
(Elias Canetti, İnsanın Taşrası; Çev: Ahmet Cemal)
IV- “… Totaliter rejimler, hesap ve kitap milletin kontrolünden geçmediği için gerçek bütçenin ölçüsüne sığmaz derecede azametli ve lüzumsuz bayındırlık eserleri kurabiliyorlar. Mesela İtalya imar bakımından hiçbir zaman Mussolini idaresindeki kadar gelişmedi; Kaligüla’nın gemilerini yüzdürmek maksadile göller bile kurutuldu. Fakat bunlar, normal bir gelişme sayılmazdı; Firavunların ehramları gibiydi, zulme israfa dayanan gösteriş eserlerdi. Hem diktatörün şöhretini yaymak hem de yardakçıların kasasını doldurmak için millî kudretin takati dışında yapılıyordu.
Şu var ki bu rejimler gösteriş olarak dünyayı hayran bırakan saraylar, fabrikalar, tersaneler, otostratlar yapıyorlar amma gene gösteriş olarak dünyanın hayran kalacağı bir edebiyat yaratamıyorlar.”
(Refik Halid Karay, Edebiyatı Öldüren Rejim)
V- “Barış ve adalet haykırarak doğan yirminci yüzyıl kanın içinde boğulmuş olarak öldü ve bulduğundan çok daha adaletsiz bir dünya bıraktı arkasında.
Yine barış ve adalet haykırarak doğan yirmi birinci yüzyıl da, önceki yüzyılın izinden gitmekte.
Ben çocukken, dünyada kaybolan her şeyin Ay’a gittiğine inanıyordum.
Ne var ki, Ay’a giden astronotlar, orada ne tehlikeli rüyaları ne tutulmayan vaatleri ne de kırık umutları buldular.
Eğer bunlar Ay’da değilseler neredeler o zaman?
Yoksa dünyada kaybolmadılar mı?
Yoksa dünyada saklanıyorlar mı?”
(Eduardo Galeano, Aynalar, Çev; Süleyman Doğru)
VI- “Nuh, tam dokuz yüz yıl kavmini davet edip durdu. Her an da kavminin inkarı arttı.
Fakat söylemeden vazgeçti mi? Hiç sükut mağarasına çekilmeye kalkıştı mı?
Köpeklerin havlaması ile kervan hiç yolundan kalır mı?
Ay ışığı olan gecede dolunay, köpeklerin havlaması ile yürüyüşünü ağırlaştırır mı, dedi.
Ay, ışığını saçar, köpek de havlar durur. Herkes yaradılışına göre bir hizmette bulunur.”