Ay ve Güneş
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Ay ve Güneş

/

 
AnasayfaAnasayfa  GaleriGaleri  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  Video BölümüVideo Bölümü  
SIK KULLANILAN BÖLÜMLER
Tıkla Dinle Kutucukları & Maneviyat& Aşk ve Sevgi & Lakırdı Ovası & SEYR-i ALEM & DİVAN-I EDEBİYAT
GİTMEK İSTEDİĞİNİZ BÖLÜMÜN İSMİ ÜZERİNE TIKLAYIN
EN SON GÖNDERİLEN 10 MESAJ
Konu Yazan GöndermeTarihi
Salı 05 Şub. 2019, 11:07
Cuma 25 Ocak 2019, 12:06
Salı 04 Ara. 2018, 09:09
C.tesi 17 Şub. 2018, 10:29
C.tesi 17 Şub. 2018, 10:26
C.tesi 17 Haz. 2017, 13:04
Perş. 25 Mayıs 2017, 09:45
Cuma 12 Mayıs 2017, 09:58
Cuma 12 Mayıs 2017, 09:56
Perş. 04 Mayıs 2017, 09:33

Unutmadan, tereddüt etmeden... Mümtaz'er Türköne

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
Yazar Mesaj
emiroğlu

avatar


Yaş : Kayıt tarihi : 09/09/08 Mesaj Sayısı : 594 Nerden : İş/Hobiler : Lakap : amcasını arıyor

MesajKonu: Unutmadan, tereddüt etmeden... Mümtaz'er Türköne Unutmadan, tereddüt etmeden...  Mümtaz'er Türköne Icon_minitimeSalı 16 Haz. 2015, 11:20

Çevik Bir'in Genelkurmay'a -aslında Başbakanlık'a- sorduğu “BÇG ve paralelle mücadele arasında ne fark var” sorusu ile Hayrettin Karaman Hoca'nın “ırgatlar iktidarı yıktı” fetvası arasında sıkı bir bağlantı var.

Batı Çalışma Grubu, iktidarın “ırgatlar” tarafından ele geçirilmesini engellemek adına “irtica ile mücadele” için kurulmuştu, bir işe yaramadı. 7 Haziran öncesinin “paralelle mücadele safsatası” ise içinden çıktığı mağara kovuğu ile arasına sed oluşturmaya çalışanların marifetiydi. “Irgatlar”, yani iktidar nimetlerinin uzağındakiler dün “mürteci”, bugün ise “paralelci” oldu. Yine de Çevik Bir ile Karaman arasında önemli bir fark var. Bir, mantıklı ve somut bir soru soruyor; Karaman ise zaptedemediği bir öfkeyi ve kibri dile getiriyor. Sevinç, öfke, mutluluk, hayal kırıklığı gibi duygular gelip-geçici olabilir. Kalıcı olanlar akıl ve mantığa hitap edenler, yani hafızamızda iz bırakanlar olacak. Çevik Bir'in “paralel” ve “irtica” arasında kurduğu benzerlik mantıklı, somut ve hafıza tazeleyici değil mi?

Başımıza gelenler kimsenin kişisel meselesi olarak hatırlanmayacak. “Emaneti ehline verelim” dedik ve askerî vesayete birlikte son verdik. Ne var ki güvendiklerimiz emanete ihanet etti, kendi kişisel mülkü addetti ve teslim ettiğimiz emanet bir balyoz oldu, tepemize indi. Adı üstünde “temsilî demokrasi” temsilcilerle işliyor. Sadece temsilciydi; haddi aştı, teveccühümüzden kibir sarayları inşa etti. Zorbalaştı, zulmetti, o kıymetli emaneti ayaklar altına attı. Sonunda çektik, ayaklar altından alıp yeniden sahiplendik. Bu kadarla mı iktifa edeceğiz? O kadar işin-gücün, derdin arasından bir de “devr-i sabık” mı çıkartacağız? Neyin hesabını, nasıl, kimden soracağız?

Beşer hafızası nisyan ile malûl. Zaman geçtikçe duygularımız aşınıyor. Yeni eskiyi unutturuyor. Hayır. Unutmamak ve hesap sorarken tereddüt etmemekle mükellefiz. Yoksa gelecekte vereceğimiz emanete ihanet edenler hiç eksik olmayacak. Siyaset, duyguları yöneterek yapılıyor. Kavganın kuralıdır: Gözü kara olan kazanır, tereddüt eden kaybeder. Bu yüzden siyasî kavgalarda “psikopata bağlama”, bir propaganda tekniği olarak çok sık kullanılır. “Psikopata bağlama”, aklı iptal edip ölümüne meydan okumaktır. İki delikanlı arasındaki söz dalaşında çelimsiz olanın “gel, gel, canımı mı alacaksın” diye güçlü kuvvetli olanın üzerine yürümesi, mevzuyu bilmeyenler için haklılığın göstergesidir. Politikacı kavgasını sıkı bir şekilde, en yüksek perdeden bağırarak ve her şeyini ortaya koyarak sürdürdüğü zaman duygularımızı yönetmeye başlıyor. Ne kadar güçlü olursa olsun zayıf görünecek, en azından haksızlığa uğradığını bağıra-çağıra göstermiş olacak. Yönettiği devletin tepesinde eli kolu bağlı, aldatılmış ve çaresiz bir iktidar görüntüsünü psikopata bağlanmış ve medya ile desteklenmiş şekilde köpürttüğünüz zaman kitlelerin duyguları savrulmaya başlar. Ama sadece duyguları, akıl ve mantığı değil. Duygularımız savruldu, şimdi her şey duruldu. Biz ırgatların hayatı, saraylara yakın yaşayanlara göre çok zor geçiyor. Allah'a şükür akıl sağlığımız yerinde. Başbakan bize, sembollerle siyaset yapmamayı, duygularımızı bir kenara bırakmayı, akıl ve sağduyuya müracaat etmemizi tavsiye ederken zamanın yaraları tedavi etme gücüne müracaat ediyor.

Yıllar yıllar önce, henüz 28 Şubat depremi artçı sarsıntılarla devam ederken, televizyonda bir tartışma programında karşımdaki MGK eski genel sekreterine “BÇG bir çeteydi” demiştim. Bugün, 28 Şubat'ın BÇG'sine taş çıkartacak bir çetenin yıllardır devletin tepesinde kamu kaynaklarını, imkânlarını ve yetkilerini kullanarak saltanat sürdüğünü söylüyorum. Üstelik dün BÇG silahın gücüne dayanıyordu, bugünkü ise bizim ellerimizle teslim ettiğimiz emanete hıyanet ederek hüküm sürdü.

Kırıldık, ezildik, aşağılandık, zulme uğradık. Kendi hesabıma payıma düşeni öbür dünyaya havale ediyorum; ama emanete hıyanet edenlerden bu millet adına hesap sormak yolumuzun üzerinde, köşe başlarında bekleyen yılanların-çıyanların başını peşinen ezmek için tek çaremiz. Unutmadan, tereddüt etmeden, bir çivi gibi beynimizde taşıyarak... Sleep
Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Unutmadan, tereddüt etmeden... Mümtaz'er Türköne

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var: Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Ay ve Güneş :: DÜNYA VE ÜLKEMİZDE YAŞAM :: GAZETE YAZILARI ve YAZARLARI -

/

Yetkinforum | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar