Ay ve Güneş
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Ay ve Güneş

/

 
AnasayfaAnasayfa  GaleriGaleri  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  Video BölümüVideo Bölümü  
SIK KULLANILAN BÖLÜMLER
Tıkla Dinle Kutucukları & Maneviyat& Aşk ve Sevgi & Lakırdı Ovası & SEYR-i ALEM & DİVAN-I EDEBİYAT
GİTMEK İSTEDİĞİNİZ BÖLÜMÜN İSMİ ÜZERİNE TIKLAYIN
EN SON GÖNDERİLEN 10 MESAJ
Konu Yazan GöndermeTarihi
Salı 05 Şub. 2019, 11:07
Cuma 25 Ocak 2019, 12:06
Salı 04 Ara. 2018, 09:09
C.tesi 17 Şub. 2018, 10:29
C.tesi 17 Şub. 2018, 10:26
C.tesi 17 Haz. 2017, 13:04
Perş. 25 Mayıs 2017, 09:45
Cuma 12 Mayıs 2017, 09:58
Cuma 12 Mayıs 2017, 09:56
Perş. 04 Mayıs 2017, 09:33

Hayrettin Hoca neden bir Ebussuud Efendi olamadı? Mümtaz'er Türköne

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
Yazar Mesaj
emiroğlu

avatar


Yaş : Kayıt tarihi : 09/09/08 Mesaj Sayısı : 594 Nerden : İş/Hobiler : Lakap : amcasını arıyor

MesajKonu: Hayrettin Hoca neden bir Ebussuud Efendi olamadı? Mümtaz'er Türköne Hayrettin Hoca neden bir Ebussuud Efendi olamadı? Mümtaz'er Türköne Icon_minitimePerş. 25 Haz. 2015, 18:03

Hayrettin Karaman Hoca'nın "ırgat" teşbihi eksik anlaşıldı. Mehmet Akif'in Süleymaniye inşa etmek için "Bir Süleyman daha lâzım bir de Sinan" mısraından önce gelen, yıkmak için ise sadece "iki ırgat" sözüne atıfta bulunuyor Karaman Hoca.
Sadece muhalefete oy verenler "ırgat" olmakla kalmıyor, yolsuzluk-hırsızlık şaibeleri ile çürümüş iktidar da Süleymaniye, güç sahibi de Süleyman olarak karşımıza çıkıyor. İktidarın fikrî inşasında çok emeği geçtiğine göre Hayrettin Karaman'ın kendisine biçtiği rol ise "Sinan" olmalı.

Hoca'nın Fıkıh bahsinde otoritesi müsellem, peki ya parti politikaları hakkında? Karaman Hoca, Oryantal Despotun diktiği ağacının dibinde ot bile yeşermediğine en bariz örneklerden biri. Yeni Şafak'ta Hoca'nın yazılarında, gündelik politikaya dair yaptığı yorumların dayandığı bilgilerin tamamında çocuksu bir naiflik var. Amele kahvesinde iş bekleyen iki ırgat, hüküm verdiği konularda hocayı saatlerce okutabilir. Temsil kurumlarını demokrasinin kendisi zannetmesi, denge-fren mekanizmalarından bihaber olması gibi. Muhalefete "yıkmayı becerdiniz, hadi yapın görelim" derken "halka yaptığınız kötülüğü millet asla bağışlamayacaktır" vecizesini, Tek Parti Dönemi'ne has bütün referansları ile zihnimize kazıması da cabası. 13 yılın sonunda ortaya bir Süleymaniye değil, gelecek nesillere "hangisinden ne kadar bağış alınmıştır?" bilmecelerini bırakacağımız ucube gökdelenler çıktı. Eksik olan Süleyman değildi, Sinan da değildi; Süleyman'ı "Kanunî" yapan Ebussuud Efendi idi. Hayrettin Karaman, onca ilmine ve feyzine rağmen bir Ebussuud Efendi olamadı.

Sebebi despotizmin hukuksuzluk ve kanunsuzluğunda, yani keyfiliğinde aramak gerekir. Maksat Süleymaniye inşa etmek olmayınca, Saray'da Ebussuud'a yer kalmıyor. Son iki senedir Türkiye'de bırakın hukuk düzenini, iktidarın kendi eseri olan kanun düzenini taammüden katlederken Karaman Hoca gibi rüsûm ulemâsından hiçbir itiraz gelmedi. Halbuki, çiğnenen hukuk Şeriat-i Garra-i İslâmiyye'nin de meselesiydi. Faizi reddederek, Müslümanların önüne helâl kazanç kapısı açan bir bankaya "o banka zaten batmış" diye kampanya başlatıp, zorbalıkla gasp edene bir çift lâfı olmayan bir âlimin hiçbir fasılda hükmüne itibar edilmez. "Ben kanunları çiğneyerek bugünlere geldim" diyene, kendisine yetki veren anayasayı, yani halk ile arasındaki sözleşmeyi "bekleme odasına" alan iktidar sahibine Şeriat adına da bir çift söz söylenmeliydi. Sulh ceza hakimliği ile kapalı devre yargılama sistemi sadece evrensel hukuka değil, Fıkıh'a da aykırı iken, kararından dolayı bir hakimin tutuklanamayacağı "edebü'l kadı"da yer alırken ağzını açmayan bir fıkıh âliminden Ebussuud Efendi, o ülkeden de Süleymaniye çıkmaz.

Yine de kabahat Karaman Hoca'nın değil. Oryantal Despot yönetirken iktidarını sınırlayacak, ona hak ve adalet ölçüsünde söz söyleyecek hiç kimsenin varlığına tahammül edemez. Saraylarda sadece despotun zulmünde keramet arayanlara ve bulabilenlere yer vardır. Oryantal despotizm ne aracı kurumlara, ne de var olan meşruiyet kaynaklarına ihtiyaç duymaz. Tam tersine bütün yönetim araçları ellerinin altında olmalı, gücünü daha fazla hissettirmek için meşruiyet, o keramet buyurduktan sonra icat edilmelidir. Müteahhitlere aktarılan devlet rantı ile gökdelenler ayrık otu gibi hızla yükselirken, size sadece ihalelerden alınacak komisyonlara şer'î onay veren biri lâzım. Geri kalanı sizin için despot zaten halledecektir.

Oryantal despotizm, bir kişinin iktidar gücünü aracısız kullandığı bir sistem. Bu sistemin altına "vatan tehlikede ise hukuk bir teferruattır" sözünü çıkartıp "devlet ihalelerinden hayır için bağış alınabilir" fetvasını yerleştirdiğiniz zaman, sadece bu küçük ayrıntı ile laik bir despotizmden, muhafazakâr bir despotizme geçmiş olursunuz. Hepsi bu kadar.

Türkiye'nin fikir dünyası bir anda nasıl böyle kurak çöllere döndü? İktidarın kalem kadrosu neden iki kelimeyi bir araya getirip cümle kuramayanlardan meydana geliyor? Fikir çilesi çekenler nereye kayboldu?

Cevabı despotizmin kaba ve rekabete kapalı olduğu için kaliteye izin vermeyen ihtiyaçlarında aramak lazım. Bakmayın Hayrettin Hoca'nın cümle ırgatları güldüren seçim ve parti yorumlarına, koskoca alimleri bu hallere düşürenler utansın.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Hayrettin Hoca neden bir Ebussuud Efendi olamadı? Mümtaz'er Türköne

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var: Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Ay ve Güneş :: DÜNYA VE ÜLKEMİZDE YAŞAM :: GAZETE YAZILARI ve YAZARLARI -

/

Forum kurmak | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar