Ay ve Güneş
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Ay ve Güneş

/

 
AnasayfaAnasayfa  GaleriGaleri  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  Video BölümüVideo Bölümü  
SIK KULLANILAN BÖLÜMLER
Tıkla Dinle Kutucukları & Maneviyat& Aşk ve Sevgi & Lakırdı Ovası & SEYR-i ALEM & DİVAN-I EDEBİYAT
GİTMEK İSTEDİĞİNİZ BÖLÜMÜN İSMİ ÜZERİNE TIKLAYIN
EN SON GÖNDERİLEN 10 MESAJ
Konu Yazan GöndermeTarihi
Salı 05 Şub. 2019, 11:07
Cuma 25 Ocak 2019, 12:06
Salı 04 Ara. 2018, 09:09
C.tesi 17 Şub. 2018, 10:29
C.tesi 17 Şub. 2018, 10:26
C.tesi 17 Haz. 2017, 13:04
Perş. 25 Mayıs 2017, 09:45
Cuma 12 Mayıs 2017, 09:58
Cuma 12 Mayıs 2017, 09:56
Perş. 04 Mayıs 2017, 09:33

Hızır nasıl Hızır oldu? Emine Eroğlu

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
Yazar Mesaj
emiroğlu

avatar


Yaş : Kayıt tarihi : 09/09/08 Mesaj Sayısı : 594 Nerden : İş/Hobiler : Lakap : amcasını arıyor

MesajKonu: Hızır nasıl Hızır oldu? Emine Eroğlu Hızır nasıl Hızır oldu? Emine Eroğlu Icon_minitimeC.tesi 09 Ocak 2016, 15:19

Muhyiddin İbnü'l-Arabî'ye göre Hz. Hızır, velâyet mertebesindedir. Hazret, Fütuhât-ı Mekkiyye'de "Hızır nasıl Hızır oldu?" sorusuna şöyle cevap verir:
"Hızır bir orduda askerdir. Ordunun suya ihtiyacı olur, yoldaki tehlikeler nedeniyle kimse gitmek istemez. Hızır tehlikeyi göze alarak su aramaya gider ve en nihayetinde ulaştığı su ab-ı hayat olur. Hızır geri döndüğünde durumu arkadaşlarına bildirir. Bunun üzerine herkes bu kez suyu elde etmek üzere yola çıkar, fakat kimse ona ulaşamaz. Çünkü herkes -bir başkası için değil- kendisi için ve bencilce suyu aramış, fakat sadece insana hizmet için yola çıkan Hz. Hızır, ab-ı hayatı bulabilmiştir. Yani ölümsüzlük suyuna ulaşmak, tek gayesi Hakk'ın kullarına hizmet etmek olan kimseye nasip olmuştur."

İbnü'l-Arabî bu görüşünü pekiştirmek için Hz. Musa ile Hz. Hızır arasında bir ilişki kurar.

İbnü'l-Arabî der ki: "Hz. Musa da ailesine ateş aramak için yola çıktığında vahyi bulmuştu. Yani o da Hakk'a, halka hizmet ederek ulaşmıştı!"

Bana “hizmet ahlakı”nı resmediyormuş gibi gelen bu cevap, insan için “olmak” eylemini şarta bağlar. Arabî'nin “Hızır nasıl Hızır oldu?” sorusuna verdiği cevap, “Hızır olmayanlar neden Hızır olamadı?” sorusuna da cevap niteliğindedir. Bu yaklaşım, hayatını yüksek bir gayeye adayanların kazananlardan olacağı, benliğine takılanlarınsa yollarda dökülüp kalacağı hakikatini ortaya koyar.

Soruyu ve cevabı çoğaltalım:

Hazinelerin anahtarlarını bile güçlü kuvvetli bir topluluğun zor taşıdığı Kârun nasıl Kârun oldu? Malla imtihanını kaybeden ilk kapitalist oluşu ile.

Medyen'de, bir kuyu başında koyunlarını sulamak için bekleyen iki kızdan biri, nasıl Hz. Musa'ya eş oldu? Muhatabını keşfeden feraseti ile.

Firavun'un büyücüleri nasıl Hz. Musa'nın müminleri oldu? İllüzyonla mucize arasındaki farkı gören basiretleri ve Firavun'un "Öyleyse size ne yapacağımı yakında bileceksiniz: Ellerinizi ve ayaklarınızı çapraz olarak keseceğim ve hepinizi asacağım!" tehdidi karşısında "Hiç önemi yok! Biz zaten Rabb'imize döneceğiz!” (Şuara Sûresi 49, 50) diyen cesaretleri ve Hakk'a teslimiyetleri ile…

Siz devam edin!.. Hâman nasıl Hâman oldu? Sâmiri nasıl Sâmiri oldu? Asiyye nasıl Asiyye oldu?..

Olmak, ya da…

Her ne kadar Shakespeare “olmak” fiilinin karşısına “olmamak”ı (not to be) koysa da, söz konusu insansa “olma”nın karşısında duran, kelimenin olumsuzu değil zıddı olsa gerektir. Yani hamlık değil, çürümüşlük. Takılmak değil düşmek, hatta yuvarlanmak… Peygamberimiz'in bir hadis-i şeriflerinde insan fıtratını benzettiği süt, kimyasal bir işleme tabi tutulmaz, yani peynir, tereyağı, yoğurt vs. olmazsa süt olarak varlığını sürdüremez, kokuşur. İşlenerek çelik haline gelmeyen demir paslanır.

Kur'an, alâ-yı illiyyîn'in karşısına esfel-i safilîn'i koyar. Yani düz zemini değil, aşağıların aşağısını. “Belhum adal” hayvandan daha denî anlamına gelen bir Kur'an tâbiridir. İnsan terakki edemez, mahiyetindeki cevheri ortaya çıkaramazsa, varlık mertebelerinin en dibine yuvarlanır. İnsan olarak kalamaz, önce hayvanlaşır, sonra canavarlaşır. Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri kötü huyların insanı hangi hayvana dönüştürdüğüne ilişkin bir eşleştirme yapar. Ona göre kibir kaplan sıfatıdır. Tasallut aslan, haset kurt, gazap köpek, hile tilki, cimrilik fare, kin deve, düşmanlık yılan; eza etmek akrep…

Zalim Neden Hak ve Hakikat Düşmanıdır?

Bediüzzaman, Risale-i Nur'da “Kâfir neden Allah düşmanıdır?” sorusuna cevap arar. Öyle ya, kişi yok kabul ettiği bir şeye karşı neden düşmanlık besler?

"Çünkü der Üstad, insan, sevdiği ve kıymetini takdir ettiği bir Cemal-i Mutlak'tan ebedî ayrılmaktan gelen derin yarasını, ancak O'na düşmanlıkla, O'ndan küsmekle ve O'nu inkâr etmekle tedavi edebilir. İşte kâfirlerin Allah'ın düşmanı olması bu noktadan ileri geliyor." (Lem'alar)

İnsanın mahiyetinde taşıdığı dehşetli bir maraza işaret eden bu soruyu, kendi zıddını yok etmeye çalışan tüm kötüler ve kötülükler için çeşitlendirmek mümkün: Gafiller neden Allah dostlarına düşman olur? Cahiller ilim ve irfanı neden küçümser? Yalan söyleyenler neden dürüst insanlardan hoşlanmaz? “Adanmışlık”tan neden en fazla egosantristler nefret eder? Dünyaya tapanlar, onu ayaklarının altına almışları neden “bitirmek” ister? Konforları bozulacak diye ödü kopanlar, dünyanın dört bir tarafına hicret edenleri neden “saf ve aldanmış” olarak görür?

Öyle görünüyor ki, insanın elde edemediği ve ulaşamadığı bir şeye hissen ve ruhen düşman olması fıtratının bir özelliği. Kedinin uzanamadığı ciğere murdar, tilkinin erişemediği üzüme koruk demesi, kişinin bilmediğine düşman olması darb-ı mesel hükmünde.

Elbette olan yine varlıkla gölge, kalple nefis, dünya ile ahiret arasında tercih yapmak zorunda kalan insana olur. Siyah ipliğin beyaz iplikten ayrıldığı gibi beşer birbirinden ayrılır. Cenâb-ı Allah'ın Hizmet gönüllülerine lütufları ve yaptırdığı çok büyük hayırlar ona erişemeyenlerin nefretini celb eder, onları helâkete sürükler. Farkında değillerdir belki ama baskı ve zulümleri ile onlar da Hizmet gönüllülerinin “gariplerden” olmasına zemin hazırlar. Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem), “Kardeşlerime selam!..” dediği, “onlara müjdeler olsun!..” buyurduğu gariplerden.

Bu yüzden galebe çalmayı zafer telakki edenler “Eğer O razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Eğer O kabul etse, bütün halk reddetse tesiri yok.” olan ihlas düsturunu anlayamazlar.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Hızır nasıl Hızır oldu? Emine Eroğlu

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var: Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Ay ve Güneş :: DİVAN-I EDEBİYAT :: EDEBİYAT -

/

Yetkinforum.com | Sanat, Kültür ve Hobiler | Edebiyat, Şiir | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar