Yaş : Kayıt tarihi : 09/09/08
Mesaj Sayısı : 594
Nerden : İş/Hobiler : Lakap : amcasını arıyor
Konu: Bakî Efendi ve iki Müslümanlık Hilmi Yavuz Cuma 15 Ocak 2016, 13:37
Bakî Efendi, Osmanlı şiirinin büyük isimlerinden biri. XVI. yüzyılda sadece şair olarak değil, ilmiye sınıfında da Rumeli kazaskerliğine kadar yükselmiş bir bürokrat.
Şeyhülislam olamamasına rağmen Osmanlı devlet yapısının yönetici kadrolarını, din bürokrasisinin içinde yetişmiş bir kimlik olarak, zaafları, çıkar düşkünlükleri ve bayağılıkları ile tanıma imkânını bulmuştur.
Onun bir gazelinin iki beytini bu bağlamda bir okuma denemesine girişeceğim. Bu iki beytin ilk mısraları ile ikinci mısraları arasındaki ikili karşıtlığı, din bürokrasisi içindeki yarılmayı gösteriyor olmak bağlamında ele alacağım. İlk mısraların çıkar ilişkileri dolayısıyla, aşağılık kişilere dalkavukluk edenleri, ikinci mısraların ise gerçek anlamda Müslüman kimliğinin ahlakî duruşunu gösterdiğini ortaya koymaya çalışacağım.
İlk beyit şudur:
Baş eğmezüz edâniye dünya-yı dûn içün
Allah'adır tevekkülümüz, itimâdımız.
Birinci mısra: ‘Bu aşağılık dünya için aşağılık insanlara baş eğmeyiz'
İkinci mısra: ‘Bütün tevekkülümüz ve itimâdımız Allah'adır.'
Öteki beyit:
Biz müttekâ-yı zerkeş-câha dayanmazız
Hakk'ın kemâl-i lûtfûnadır istinâdımız
Birinci mısra: ‘Biz, altından yapılmış müttekâ'ya dayananlardan değiliz.' [‘Müttekâ: Abdülbaki Gölpınarlı'nın ‘Tasavvuftan Deyimler ve Atasözleri' sözlüğüne göre, ‘Mevlevî'lerin… uzanıp yatmaları için başlarını dayadıkları', ucu sivri olan, toprağa batırılan, demir, çelik ya da dayanıklı, kalın ağaç dallarından yapılan ve üzerinde pirinçten alın dayayacak bir levha bulunan ve yastık işlevi gören bir tür dayanaktır. Bakî, altından yapılmış müttekâ'dan söz ederken Müslümanlığı biçim olarak yaşıyor görünürken, bunu çıkarları için kullananları muhteşem bir ironi ile eleştirmektedir.]
İkinci mısra: Bizim bütün dayanağımız, altından yapılmış bir müttekâ değil, Allah'ın kemâl-i lütfûdur.
Açıkça görülmüyor mu? Bakî Efendi, daha XVI. yüzyılda bile, Müslümanlar arasında varolan bu yarılmanın farkındadır. Bir yanda aşağılık çıkarlar adına aşağılık kimselere yaranmak için dalkavukluk eden riyâkârlar, öte yanda sadece Allah'a güvenen, ona dayanan, ona tevekkül eden hakiki Müslümanlar…