Yaş : 43
Kayıt tarihi : 04/09/08
Mesaj Sayısı : 1871
Nerden : Geliyon
İş/Hobiler : Yaşamak
Lakap : GARİB
Konu: Pankreas..!! Paz 14 Eyl. 2008, 16:15
Pankreas Prof.Dr. Arif SARSILMAZ
Karın boşluğunda, mide ile onikiparmak bağırsağı arasına yerleştirilmiş pembe renkli, 80-100 gram ağırlığında, 13-18 cm. uzunluğunda ve 3-4 cm. genişliğindeki küçücük bir salgı bezi olan pankreasa boyundan büyük vazifeler yaptırılmaktadır. O kadar hayatî fonksiyonun küçücük bir et parçasının neresine sığdırıldığına hayret etmemek mümkün değildir. Pankreasın yaklaşık % 98’ini teşkil eden 78-95 gramlık kısmında üretilen ve bir kanalla bağırsağa boşaltılan enzimler ve bikarbonat, sindirim işinde kullanılırken, kalan % 2’lik kısmını teşkil eden 2-5 gramlık hücre topluluğuna ise, iç salgı bezi olarak metabolizmada karbonhidrat düzenleyici hormonlar olarak bilinen insulin ve glukagon ürettirilir.
Dış salgı bezi olarak sindirim enzimlerini ihtiva eden pankreas özsuyu günde en az 700, en fazla da 2.500 ml kadar üretilir. Sindirim enzimlerinin üretildiği bu küçük bez birimlerinin büyüklüğü 1-3 mm, bir birimdeki (asinus) bez hücresinin sayısı ise 100 kadardır. Bu birimlerin ürettiği sindirim enzimleri 2-3 mm. kalınlığında bir kanal (ductus pancreaticus) vasıtasıyla bağırsağa dökülür. İnsanların % 40’ında bu kanal iki adet olabilir. Hormon salgılarını üretmeye vesile olan iç salgı bezindeki küçük adacıklar (Langerhans adacıkları) yeni doğmuş bebekte 200.000 kadardır. Erişkinlerde ise bu hücre kümelerinin sayısı 1-2 milyonu bulabilir. Her bir adacığın çapı 100-500 µm kadardır, hormon üreten bu hücre adacıklarının toplam hacmi ise, 2-5 cm3’tür. Bir adacıktaki hücre sayısı da 3.000 civarındadır. Bu hücre adacıklarının % 20’si glukagon üretmekle vazifeli alfa hücreleri, % 80’i ise insülin üretmekle vazifeli beta hücreleridir.
Kandaki şeker miktarı (glukoz) normalin üzerine yükseldiğinde bunu düşürmek için salgılanan insülin, aynı zamanda, şeker hâlindeki bu fazla kalorinin yağ ve karbonhidrat hâlinde depolanmasını da tetikleyen bir hormondur. Ayrıca yağların bir enerji kaynağı olarak yıkılıp parçalanmasını da yavaşlatır. İnsülinin aksine işler yaptırılan glukagon ise, kan şekeri seviyesini yükseltici tesiriyle bilinir, aynı zamanda yağ asitlerinin parçalanmasını tetikleyerek yağ depolanmasının önlenmesinde rol alır. Kandaki şekerin normal miktarı 70-100 mg/dl olarak kabul edilir. Bu miktar 45 mg/dl’nin altına düşerse hipoglisemi, 35 mg/dl’nin altına düşerse hipoglisemik şok olarak kabul edilir. 120 mg/dl’nin üzerine çıktığında ise hiperglisemi (şeker yüksekliği) başlamış kabul edilir. Bu değer 180 mg/dl’nin üzerine çıktığında ise, şekerin fazlası böbreklerden idrarla atılmaya başlar. Her şeyi bir denge ve nizâm işinde yaratan Rahmeti Sonsuz, vücudun şeker, yağ, protein ve enerji dengesini muhafaza etmesi için, çok hassas bir sistem ihsan etmiştir. Bu iki hormon doğrudan kana verildiği ve kanla bütün vücut hücrelerine dağıtıldığı için tesirleri bütün hücrelerde görülür.
Bağırsağa dökülen pankreas özsuyu saatte yaklaşık 5 ml kadar salgılanır. Aşırı uyarıldığında saatte en fazla 480 ml’ye kadar üretim yapılabileceği de görülmüştür. Ortalama olarak her vücut kilosu için erişkin bir insanda 17-20 ml kadar salgı üretilir ki, bu en fazla 3.300 ml kadar bir salgı demektir. Sudan çok az daha yoğun olan (1.007-1.014) bu salgı içinde, yağları parçalayan lipaz, karbonhidratları parçalayan amilaz, proteinleri parçalayan tripsin ve kimotripsin, proelastas ve karboksipeptidazlar gibi enzim kompleksleri bulunur.
Görüldüğü gibi pankreasın kanallı bez olarak (exocrin) yaptığı faaliyet, sindirim için çok büyük önem arz etmektedir. Yediğimiz gıdaların içindeki bütün temel unsurları parçalayarak emilebilecek basit birimlerine dönüştürme yolunda pankreasın hayatî bir rolü vardır. Bu enzimlerin tesadüfen ortaya çıkması da asla ihtimal dâhilinde değildir. Çok kompleks yapıdaki bu enzimlerin sentezlenmesine ait şifreler, vücudun diğer programlarıyla birlikte henüz tek hücre hâlindeyken bile DNA molekülüne işlenmiştir. Bizim neler yiyebileceğimizi ve yediklerimiz içinde hangi moleküllerin vücut için gerekli olduğunu bilen Rabbimiz (cc), bu gıdaların vücut için kullanılabilir hâle dönüştürülmesi için de, uygun enzimleri sentezleme şifresini pankreasımıza ihsan etmiştir. Bir litrelik pankreas özsuyunun 987 gramı su, 13 gramı ise kuru maddedir. Bunun 600 mg/l’si albumin, 400 mg/l’si globulin, 0,5-1 mmol/l’si glikozdur.
Pankreas özsuyu içindeki artı ve eksi yüklü iyonların miktarı, buradaki sindirimin sağlıklı olması için çok mühimdir. Bu denge bozulduğu zaman enzimler gerektiği şekilde tesir icra edemezler. Bunun için bikarbonat yoğunluğu en fazla 140 mmol/l’ye kadar olmalıdır. Hâlbuki kandaki bikarbonat’ın değeri 24 mmol/l’dir. Klorid yoğunluğu ise kanda100 mmol/l iken, pankreas sıvısında 30 mmol/l’dir. Sodyum (142 mmol/l) ile kalsiyumun (4 mmol/l) kandaki ve pankreas sıvılarındaki değerleri ise aynıdır. Gıda alındıktan 1-2 dakika sonra başlayan enzim salgıları, yemekten sonra 3 saate kadar devam eder. Pankreas enzimlerinin bir hususiyeti de bazik bir vasatta tesir etmeleridir ki, bunun için de, mideden gelen asitli sıvının bazik hâle dönüştürülmesi için, pankreas tarafından pH derecesi 7,5-8,8 arasında olan sodyumbikarbonat salgılanır.
100 gramlık küçücük bir doku parçasına yüklenen sindirim enzimlerini ve temel metabolizmaya ait hormonları salgılama vazifelerinin aksatılmadan icra edilmesini, bu dokuları teşkil eden hücrelerin aklına ve ilmine vermek mümkün müdür? Veya hücrelerin yapısına yerleştirilmiş atomların dizilip, dev moleküller hâlinde mükemmel kabiliyetler göstermesinin arka plânındaki bilgi ve iradeyi atomların kendisine verebilir miyiz? Bütün bunların muhal olduğunu hepimiz idrâk edebiliriz. Bu kadar kabiliyet sergileyen kimyevî fabrika hükmündeki bir organın faaliyetleri de tabiî ki, bir ölçü ve nizâm içinde yürütülecektir. Sentezlenen her enzim ve hormon molekülünde Rahmeti Sonsuz’un bir mührünü görmek için biraz dikkat etmek yeterli olacaktır. İnsan denilen meçhuldeki sanatları araştırdıkça hayret içinde kalacak ve imanımız daha da artacaktır.