Ay ve Güneş
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Ay ve Güneş

/

 
AnasayfaAnasayfa  GaleriGaleri  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  Video BölümüVideo Bölümü  
SIK KULLANILAN BÖLÜMLER
Tıkla Dinle Kutucukları & Maneviyat& Aşk ve Sevgi & Lakırdı Ovası & SEYR-i ALEM & DİVAN-I EDEBİYAT
GİTMEK İSTEDİĞİNİZ BÖLÜMÜN İSMİ ÜZERİNE TIKLAYIN
EN SON GÖNDERİLEN 10 MESAJ
Konu Yazan GöndermeTarihi
Salı 05 Şub. 2019, 11:07
Cuma 25 Ocak 2019, 12:06
Salı 04 Ara. 2018, 09:09
C.tesi 17 Şub. 2018, 10:29
C.tesi 17 Şub. 2018, 10:26
C.tesi 17 Haz. 2017, 13:04
Perş. 25 Mayıs 2017, 09:45
Cuma 12 Mayıs 2017, 09:58
Cuma 12 Mayıs 2017, 09:56
Perş. 04 Mayıs 2017, 09:33

AŞKLAR VE SURETLER

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
Yazar Mesaj
mcnn38
Admin
mcnn38

Erkek
Yaş : 44 Kayıt tarihi : 04/09/08 Mesaj Sayısı : 1871 Nerden : Geliyon İş/Hobiler : Yaşamak Lakap : GARİB

MesajKonu: AŞKLAR VE SURETLER AŞKLAR VE SURETLER Icon_minitimePtsi 10 Kas. 2008, 08:50

(Arkadaşlar öncelikle şunu söyliyeyim yazı uzun gelir ise sadece ikinci mesajda yazıdan alıntı yaptığım yeri ve yorumu mu okuyun..)

aşk kavramına mantık ve edebiyat çerçevesinden bakan kıymetli kalem nazan bekiroğlu hanımefendinin bir yazısı
istifadeli olması dileğiyle...


AŞKLAR VE SURETLER

Fuzûli, "kendi öz" suretini taş üzerine çıkartarak Şirin´e veren nakkaş Kûhken (Ferhat)´in bu davranışından, geleneğin suret üzerine bina ettiği anlam birikiminin tam tersi istikamette bir yorum çıkarır;

Kûhken Şîrin´e öz nakşın çekip vermiş firîb

Gör ne cahildir ki yontar taştan öziyçin rakîb




Aşkın, sevk-i tabiîsi içinde gayet masum ve kendi mantığı içinde de gayet "mantıklı" duran bu davranıştan koskoca bir cehalet örneği çıkarırken Fuzûli, asıl ve suret arasındaki hiç de küçümsenemeyecek rekabetten söz etmektedir. Bir başka ifadeyle sevgilinin yokluğunda, onu suretinde büyüten aşıkın artık bir daha o suretten vazgeçememesi ihtimalinden. Asıl gelse bile.

Dikkatli bir bakışla bu kompleks, sevgilinin, aşık nezdinde, kendi imgesiyle sokulduğu yarıştan mağlubiyetle çıkarılması olarak okunabilir.

Metin Erksan´ın, sinema salonlarında gösterilmeyen, ancak bir avuç meraklısına ulaşabilen, birkaç kez de televizyonda gösterilen filmi Sevmek Zamanı´nda;


güz yağmurları yağarken, tamir için girdiği bir yazlıkta duvarda asılı kocaman siyah gözlü ve siyah saçlı bir kadının resmine giderek artan bir şiddetle ve ümitsizce aşık olur genç boyacı. Surete aşık olmasıyla tipik geleneksel davranışı yüklenen delikanlı aradan zaman geçip de kızın (asılın) çıka gelmesinden sonra geleneğin duyuş teamülünden sapma göstermeye başlıyor. Beklenen, asıl gelince suretin hükmünü yitirmesidir.

Oysa, kocaman gözlü kız, belki resimdekinden daha güzel ve kocaman gözleriyle çıka gelip de, delikanlının ilgisine ilgisiz kalamayıp, işte ben geldim, resmimi değil beni sev, dediğinde aldığı cevap: Ben resmini seviyorum, seni değil. Doğru, resmini seviyorum, seni değil.



Çünkü seni görmeden önce gördüğüm ve senin yokluğunda senin suretin üzerinden büyüttüğüm sana, kendimi ilâve ettim. Seni kendi içimde senden başka bir biçimde var ettim. Böylece senden, "sen"den de farklı bir sen çıkardım. Şimdi o "sen"i seninle nasıl bozabilirim?

Çünkü aşk bir yeniden var etme eylemidir. İçimizde sürekli yeni senler oluştururuz. Üstelik öyle senlerdir ki bunlar, "sen"e de uymaz. Şair seslenir:


"Seni seviyorsam bundan sana ne?"

Bazen bir hayal, gelip geçici bir suret aslından ne kadar tehlikeli olabiliyor. Tehlikeli, çünkü sureti içinde büyüten aşık, kendisini katarak onu büyütüyor.

Bu yüzden belki en baştan yapılması gereken anlaşmadır aşkta sevenin sevileni uyarması: İzin verir misin,


seni kurabilir miyim?
Seni yeniden yazabilir miyim?
Kendi içimde senden bambaşka bir sen çıkarabilir miyim?
Sonra tutup seni onunla yarıştırabilir miyim?
Sonrasında, ona uymuyorsun, diye canını acıtabilir miyim?

Hayır tabii ki! Böyle bir anlaşmaya kim "evet", diyebilir? Nasıl cesaret edilebilir bu "evet"e? Evet, izin veriyorum içinde, benden bambaşka bir ben oluşturabilirsin. Sonra tutup beni onunla yarıştırabilirsin. Sonra ona uymuyorum diye canımı acıtabilirsin. Benim realitenin istilâlarına mağlûp düşmüş etten ve kemikten bedenimi düşlerinin ölçeğine vurabilirsin. Ve sonra düşlerinin ölçeğine uymuyorum diye beni reddedebilirsin. Hayır. Elbette ki hayır.

Rekabet edemeyeceğim yegâne, içinde benden çıkardığın yeni bendir. Bir tek senin içindeki kendi görüntümle yanşamam. Suretim benden öndedir suretimle yanşamam. Çünkü senin içindeki suretimin üzerinde sen varsın. Onu kendinle biçimlendirmedesin.

Bir kere bu noktaya gelindi mi her sevileni bekleyen acı aldanış: "Beni seviyor". Hayır seni sevmiyor. Kendi içinde yarattığı bir seni seviyor.


Bu eylem kendi düşlerinin tümünü sana yüklemesine kadar sürecek. Ay´ın halleri. Büyüyen bir hilâl. Sen sadece izin vereceksin, eşlikçiliğin bu. Sonra sen ve kurgusal sen bir süre örtüşeceksiniz. Dolunay. Sonra örtüşmeyen kısmın örtüşen kısımdan fazla olduğu bir gün mutlaka gelecek. Eksiği sol tarafında, küçülen bir hilâl.

Suretin içimizde oluşturduğu ve aslı tehdid eden tehlikeli derinleşme, çok kolay göz ardı edilebilecek türden değil. Sureti içlerinde o kadar büyüttükleri için pınar başında karşılaşan Hüsrev ile Şirin birbirlerini tanımadan geçer ve giderler.




Kûhken´e en büyük rakib, Şirin´e verdiği kendi sureti.

Puşkin "meğer ki bir hayale aşıkmışım" yazıklanmasında.

Attila İlhan "Git başımdan Aysel, seni seviyorum", dedikten sonra, "Ne kadınlar sevdim, zaten yoktular", fark edişinde. Ünlü mısraın sahibi, Aysel´i başından gitmeye zorlarken aslında Aysel´in, içindeki Aysel´i yok etmesinden korkmakta.

Hayyam bir gece boyunca birlikte olduğu sevgiliyi yola koyduktan sonra "şimdi" demekte, "şimdi sevgiliyle birlikte olma zamanı". İçindeki sevgili dışındaki sevgiliden daima daha çok çünkü. Ya da kim bilir dışındaki sevgili içindeki sevgiliden eksik.



Nedim, şiirinin onca dilberi vasf edişine rağmen,

Yok bu şehr içre senin vasf ettiğin dilber Nedim

Bir perî-sûret görünmüş bir hayâl olmuş sana,
hükmünde, biraz da kırgın.



Attila ilhan´ın sevdiği kadınlar da, Nedim´in vasf ettiği dilber de, aslında fevkalâde varlar. Var olabilecekleri yerdeler sadece. O yerden baktığımızda, aşk basit bir kurma eylemidir ve seven ve sevilen arasındaki ilişki zannedildiği kadar da çok değildir. Sevilen fark eder sonunda: Sevdiğin ben değilim. Seven fark eder: Sevdiğim sen değilsin.



Nazan Bekiroğlu


En son mcnn38 tarafından Salı 12 Mart 2013, 16:56 tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://med-cezir.eniyiforum.org
mcnn38
Admin
mcnn38

Erkek
Yaş : 44 Kayıt tarihi : 04/09/08 Mesaj Sayısı : 1871 Nerden : Geliyon İş/Hobiler : Yaşamak Lakap : GARİB

MesajKonu: Geri: AŞKLAR VE SURETLER AŞKLAR VE SURETLER Icon_minitimePtsi 10 Kas. 2008, 08:51

Alıntı :
Bir başka ifadeyle sevgilinin yokluğunda, onu suretinde büyüten aşıkın artık bir daha o suretten vazgeçememesi ihtimalinden. Asıl gelse bile.

Dikkatli bir bakışla bu kompleks, sevgilinin, aşık nezdinde, kendi imgesiyle sokulduğu yarıştan mağlubiyetle çıkarılması olarak okunabilir.
.
.
Çünkü seni görmeden önce gördüğüm ve senin yokluğunda senin suretin üzerinden büyüttüğüm sana, kendimi ilâve ettim. Seni kendi içimde senden başka bir biçimde var ettim. Böylece senden, "sen"den de farklı bir sen çıkardım. Şimdi o "sen"i seninle nasıl bozabilirim?

Çünkü aşk bir yeniden var etme eylemidir. İçimizde sürekli yeni senler oluştururuz. Üstelik öyle senlerdir ki bunlar, "sen"e de uymaz. Şair seslenir: "Seni seviyorsam bundan sana ne?"
.
.
Bir kere bu noktaya gelindi mi her sevileni bekleyen acı aldanış: "Beni seviyor". Hayır seni sevmiyor. Kendi içinde yarattığı bir seni seviyor. Bu eylem kendi düşlerinin tümünü sana yüklemesine kadar sürecek. Ay´ın halleri. Büyüyen bir hilâl. Sen sadece izin vereceksin, eşlikçiliğin bu. Sonra sen ve kurgusal sen bir süre örtüşeceksiniz. Dolunay. Sonra örtüşmeyen kısmın örtüşen kısımdan fazla olduğu bir gün mutlaka gelecek. Eksiği sol tarafında, küçülen bir hilâl..
.
.

Attila İlhan "Git başımdan Aysel, seni seviyorum", dedikten sonra, "Ne kadınlar sevdim, zaten yoktular", fark edişinde. Ünlü mısraın sahibi, Aysel´i başından gitmeye zorlarken aslında Aysel´in, içindeki Aysel´i yok etmesinden korkmakta.

Hayyam bir gece boyunca birlikte olduğu sevgiliyi yola koyduktan sonra "şimdi" demekte, "şimdi sevgiliyle birlikte olma zamanı". İçindeki sevgili dışındaki sevgiliden daima daha çok çünkü. Ya da kim bilir dışındaki sevgili içindeki sevgiliden eksik.
.
.
Attila ilhan´ın sevdiği kadınlar da, Nedim´in vasf ettiği dilber de, aslında fevkalâde varlar. Var olabilecekleri yerdeler sadece. O yerden baktığımızda, aşk basit bir kurma eylemidir ve seven ve sevilen arasındaki ilişki zannedildiği kadar da çok değildir. Sevilen fark eder sonunda: Sevdiğin ben değilim. Seven fark eder: Sevdiğim sen değilsin.



Nazan Bekiroğlu

,

"aşk"ı surete çeviren şeydedir bu sorunun cevabı

leyla'yı ararken mecnun'un bulduğunda,

siler atar bütün derdi,tasayı gamı

insan "Mevla"yı bulduğunda...


A.Y


evet arkadaşlar ben böyle düşünüyorum, yani aşık olunanın suret karşısında ki yenilgisini insanın daha yaratılırken içine koyulmuş her hasse gibi "sevmek" duyusunun dahi aksine kullanılsa bile yaratılış gayesine meylettiğini gösteriyor, yani "sonsuzluğu" ister bi şekilde hareket ediyor, madde onun içinde ki boşluğu doldurmuyor zira o kap "Vedûd" olan yaratıcı için ayrılmıştır..

her an yanında olsun, hiç ayrılmasın yanından ve sonsuza kadar beraber olsun..

sizce de aşklarımız hatta onların suretleri bile terk etsede bizim yanımızda olan kimdir ???


En son mcnn38 tarafından Çarş. 27 Mayıs 2009, 17:34 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://med-cezir.eniyiforum.org
emiroğlu

avatar


Yaş : Kayıt tarihi : 09/09/08 Mesaj Sayısı : 594 Nerden : İş/Hobiler : Lakap : amcasını arıyor

MesajKonu: Geri: AŞKLAR VE SURETLER AŞKLAR VE SURETLER Icon_minitimeSalı 11 Kas. 2008, 12:25

realiteyle kurgularımız çatıştığında olabilecek yıkımın şiddeti okadar büyük ki sınırda, sınırı geçtiği an tekrar kurgu.Aynı sesin şiddeti duyabileceğimizden büyük olduğunda duymadığımız gibi, yani aşk şiddeti o merhaleye geliyorki sureti bırakıp kurguya geliyoruz .O kurgunun içimizde olduğunu fark ettiğimiz an gerçek ama asıl gerçek yani hakikat geliyor hakikata indiğimiz an "Vedûd" u buluyoruz .

burdan sonra yanlışsam bile daha fazla yorum yapamam çünkü onu yaşamak gerek birazda Allah beni affetsin inşallah
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
mcnn38
Admin
mcnn38

Erkek
Yaş : 44 Kayıt tarihi : 04/09/08 Mesaj Sayısı : 1871 Nerden : Geliyon İş/Hobiler : Yaşamak Lakap : GARİB

MesajKonu: Geri: AŞKLAR VE SURETLER AŞKLAR VE SURETLER Icon_minitimeSalı 11 Kas. 2008, 12:28

emiroğlu demiş ki:
realiteyle kurgularımız çatıştığında olabilecek yıkımın büyük şiddeti okadar büyük ki sınırda sınırı geçtiği an tekrar kurgu aynı sesin şiddeti duyabileceğimizden büyük olduğunda duymadığımız gibi yani aşk şiddeti o merhaleye geliyorki sureti bırakıp kurguya geliyoruz o kurgunun içimizde olduğunu fark ettiğimiz an gerçek ama asıl gerçek yani hakikat geliyor hakikata indiğimiz an "Vedûd" u buluyoruz .

burdan sonra yanlışsam bile daha fazla yorum yapamam çünkü onu yaşamak gerek birazda Allah beni affetsin inşallah

ahhh emiroğlu ah her büyük insan gibi senide ancak öldükten sonra anlayabilecez herhalde.. lol!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://med-cezir.eniyiforum.org

AŞKLAR VE SURETLER

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var: Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Ay ve Güneş :: TEMAŞA MEYDANI :: Aşk ve Sevgi -

/

Yeni bir forum kurmak | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Cookies | Son tartışmalar