Ay ve Güneş
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Ay ve Güneş

/

 
AnasayfaAnasayfa  GaleriGaleri  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  Video BölümüVideo Bölümü  
SIK KULLANILAN BÖLÜMLER
Tıkla Dinle Kutucukları & Maneviyat& Aşk ve Sevgi & Lakırdı Ovası & SEYR-i ALEM & DİVAN-I EDEBİYAT
GİTMEK İSTEDİĞİNİZ BÖLÜMÜN İSMİ ÜZERİNE TIKLAYIN
EN SON GÖNDERİLEN 10 MESAJ
Konu Yazan GöndermeTarihi
Salı 05 Şub. 2019, 11:07
Cuma 25 Ocak 2019, 12:06
Salı 04 Ara. 2018, 09:09
C.tesi 17 Şub. 2018, 10:29
C.tesi 17 Şub. 2018, 10:26
C.tesi 17 Haz. 2017, 13:04
Perş. 25 Mayıs 2017, 09:45
Cuma 12 Mayıs 2017, 09:58
Cuma 12 Mayıs 2017, 09:56
Perş. 04 Mayıs 2017, 09:33

Âşıklık odur ki...

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
Yazar Mesaj
mcnn38
Admin
mcnn38

Erkek
Yaş : 44 Kayıt tarihi : 04/09/08 Mesaj Sayısı : 1871 Nerden : Geliyon İş/Hobiler : Yaşamak Lakap : GARİB

MesajKonu: Âşıklık odur ki... Âşıklık odur ki... Icon_minitimeCuma 05 Eyl. 2008, 10:26

Âşıklık odur ki...

Pejmürde ve derbeder bir hayatın sürüklediği şairlerden Adanalı Ziya'nın (ö. 1932) güzel bir beyti vardır.

Sarhoş bir halde seraskerin yüzüne karşı hakaret edip de hapse gönderilirken arkadaşlarının "Bu delidir!" diyerek affettirmeye çalıştıkları ama bu sefer de "Madem delidir, doğru Bakırköy'e!" denildiği sırada mestlikten geride kalmış son akıl ile söylediği bu beyit, tabiri caiz ise insanlığın bütün macerasını özetleyen bir vüs'ate sahiptir:

Aşk-ı cihânı bu dil-i nâlâna verdiler

Bir ra'şedâr ele dolu peymâne verdiler


Mecazlar dünyası içinde "Dünyanın bütün aşkını şu benim inleyip duran yaralı kalbime verdiler. Öyle ki titrek bir ele dolu kadehi emanet ettiler." demeye gelen bu beyitte kalp biçiminde yapılmış kadehlerden, insanı mest eden gönül kadehine, lebaleb dolu bir kadehi dökmeden içmeye çalışan bir sarhoş ile, yaşı ilerleyip bedeni söğüt yaprağına dönen veya irtiaş illetine (Parkinson) tutulup devamlı eli titreyen birinin emaneti koruma, kadehi dökmeme gayretine, aciz bir varlık olan insanın, dağlara taşlara teklif edilip kabul görmeyen ulvi emaneti taşımak gibi bir zavallılığa talip oluşundan buna muhatap tutulmakla kazandığı şerefe varasıya kadar pek çok açılım ve yorum mündemiçtir.

Ancak, şimdilik bizi asıl ilgilendiren husus, inleyişler içindeki bir gönle aşk-ı cihanın nasıl yüklendiğidir ki insanlık macerası biraz da bu yüklemeden ibarettir.

Aşkın merhalelerine ve duraklarına baktığımızda önce sevenin sevgiliye bağlandığı bir zaman dilimine, bütün hayatı kuşatıp şekillendirecek o kısacık anın büyüsüne gitmek gerekir.

Buna "alâka" denir ki kelime itibariyle bir ilgiyi, bir bağlanışı ifade eder. Yani sevgiliye bağlanan bir gönül. İster saçlarının teline (tasavvufta masiva) bağlanıp ardından sürüklensin, ister zülfünün zincirine bend olup asılsın...

Alâkadan sonraki merhaleye sevgi deriz. Kalp sevgiliye doğru eriyip akar ve gün günden şiddetlenerek (gözden) akışı hızlandırır. O dönemde âşık ister ki cihanın bütün âşıkları yerine aşkı tek başına kendisi soluklansın, bütün yükü insanlığın sırtından alıp omuzlasın, başka âşıkların adları tarihten silinsin ve geriye, uğrunda varlığını yok etmeye hazır olduğu sevgilinin adından gayrı bir şey kalmasın. İster ki sevgi denen lezzetin tümünü kalbinde taşısın ve ne kendinden evvelkilerden, ne de sonra geleceklerden kimse ondan bir pay almasın. Hani Hz. Ebubekir'in "Rabbim! Bedenimi öyle büyüt, öyle büyüt ki cehennemi yalnızca ben kaplayayım da orada başka kullarına yer kalmasın!" alicenaplığı gibi bir şey...

Aşkın üçüncü merhalesinde tutku vardır. Tutku olmasının sebebi Sevgili'nin, kalpten hiç ayrılmaması, orada tutunup kalmasıdır. Hani bir alacaklının borçlusuna yapışıp ondan ayrılmaması gibi. Bir devamlılık ve ayrılmazlık halidir ki gözyaşına boğulmuş âşıkın içinde gittikçe büyüyen bir ateş yakar; ateş ile suyu üst üste biriktirir.

Gönüldeki ateşin yeterince büyüyüp kalbe ve bedene zarar vermeye başladığı aşamaya aşk denir. Aşk, seven ile sevilen arasındaki maceranın dördüncü kademesidir ve önce aklı kovar, mantık zincirini bozar. Bu ruhsal ve anatomik tagayyür sebebiyle aşka bir hastalık gözüyle bakanlar olmuşsa da bunun tedavi kabul eder bir şey olmadığı ortadadır.

Beşinci basamakta şevk vardır. Buna özlem de diyebiliriz. Kalbin sevgiliye hızla yol alışından ibarettir. Vuslata kanat çırpmak, sevgilinin yüzünü görmek ve kendini ona adamak gibi özellikler bu kademede müşahede eder. Âşık bu merhalede sevgilinin yolunu bütün yollardan daha doğru, daha sahih görür. Sevgilinin bir yerde kendisini beklediğini vehmeder ve bu yolculuk uğruna her şeyini vermeye hazırdır. Allah böyleleri için bir hadis-i kudsîde "Müttakilerin bana olan özlemleri arttı. Benim onlarla buluşma iştiyakım ise daha çoktur." buyurur. Hz. Peygamber'in, "Her kim Allah'la buluşmayı arzularsa Allah da onunla buluşmayı arzular" hadisi ile Kur'an'daki "Kim bir gün Allah'ın huzuruna çıkacağını ümid ediyorsa, Allah'ın belirlediği sürenin sonu elbette gelecektir (Ankebut, 5)" ayeti de bu özleme işaret ederler. Âşıkın sevgiliye kavuşmadan kalbinin durulması işte bu yüzden mümkün olamaz. Burada sevgilinin âşıkı için randevu vermiş olması da, randevusunu geciktirmesi de, hatta ayrılığın uzatılması da hep bu özlemin artmasına zemin hazırlar. Özlem büyüdükçe vuslatın kadr u kıymeti de büyür; dolayısıyla seven ile sevilen arasındaki yakınlık da. Sevgili, vadinden dönmeyen, sözüne sadık bir Sevgili ise özlemin artması âşıkı mutlu eder. Çünkü her an hayali gönlünde, ismi dilindedir. Sevgili kalbinin içinde iken onu özlemek, sevgili gözbebeğinde iken onu aramak, bir sır gibi içindeyken onu dillendirip durmak hep bu özlem basamağının insanı arıtan, yakan, pişiren, olduran yanıdır.

Aşk, sevenin sevdiğine kul olmasıyla kemale erer. Bu son merhalede kulluk ile tapınma neredeyse yan yana durur. Çünkü kim birisini severse önce ona boyun eğer; sonra kalbi ona kulluk etmeye başlar. Sevilen bir köle, seven bir efendi de olsa durum farksızdır ve görünüşte kul ile efendi ayrı olsa da, kalb kalbe roller değişmiş olur. Çünkü kulluğun hakikati sevilene boyun eğme, önünde kendi acziyetini ve zelilliğini ikrardır. Âşıkın en şerefli ve mutlu hali kulluk mertebesine yükseldiği haldir. Bu yüzden Allah, elçisi Muhammed'i Kur'an'da "kulum" diye anar (Bakara, 23). Çocuklarına Abdullah, Abdurrahman, Abdurrahim, Abdüssettar vb. isimler veren babalar yüzyıllar boyunca işte o kulluğun (abd=kul=âşık) izini sürdüler. Ve kul kendine bir Sevgili edindiğinde...

BERCESTE

Âşık öldürmek tutalım muktezâ-yı hüsn imiş

Tîğ-ı hicrân ile katl etmek kimin fermanıdır


Diyelim ki âşık öldürmek, güzelin güzellik hakkıdır. Peki de, âşıkı ayrılık denen kılıca mahkûm ederek canını almak, kimin fermanıdır?

Ahmet Paşa
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://med-cezir.eniyiforum.org
tesir

avatar


Yaş : Kayıt tarihi : 10/09/08 Mesaj Sayısı : 13 Nerden : İş/Hobiler : Lakap :

MesajKonu: Geri: Âşıklık odur ki... Âşıklık odur ki... Icon_minitimePerş. 04 Ara. 2008, 17:22

Ben aşkın kaçıncı basamağındayım
bilmiyorum.Ama insan karşılığını bulamayınca öyle acılar çekiyor ki....
RABBİM affetsin.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
mcnn38
Admin
mcnn38

Erkek
Yaş : 44 Kayıt tarihi : 04/09/08 Mesaj Sayısı : 1871 Nerden : Geliyon İş/Hobiler : Yaşamak Lakap : GARİB

MesajKonu: Geri: Âşıklık odur ki... Âşıklık odur ki... Icon_minitimeCuma 05 Ara. 2008, 09:32

tesir demiş ki:
Ben aşkın kaçıncı basamağındayım
bilmiyorum.Ama insan karşılığını bulamayınca öyle acılar çekiyor ki....
RABBİM affetsin.

sen "aşk" dediğin ve vucudunda taşıdığın sancının nedeni karşılık bulamamak ise kusura bakmada sen henüz basamakları çıkmaya bile başlamamışsın...

hakkınızı helal edin biraz ağır oldu ama gerçekler acıdır...

keşke sadece seven yada hoşlananlar da ben "aşığım" diyemesede gerçek aşıkların yüzüne kara çalmasa...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://med-cezir.eniyiforum.org
mevsim

mevsim


Yaş : Kayıt tarihi : 23/10/08 Mesaj Sayısı : 304 Nerden : İş/Hobiler : Lakap :

MesajKonu: Geri: Âşıklık odur ki... Âşıklık odur ki... Icon_minitimeC.tesi 06 Ara. 2008, 09:02

Gerçekler her zaman acıdır...Ellerine sağlık alkış
Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Âşıklık odur ki...

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var: Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Ay ve Güneş :: TEMAŞA MEYDANI :: Aşk ve Sevgi -

/

Forum kurmak | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Cookies | Son tartışmalar