Yaş : Kayıt tarihi : 09/09/08
Mesaj Sayısı : 594
Nerden : İş/Hobiler : Lakap : amcasını arıyor
Konu: Güzel günler yakın M. NEDİM HAZAR Perş. 24 Haz. 2010, 09:13
En sonda söyleyeceğimi ilk baştan ifade edeyim de, bu yazının da son günlerde çok sık denk geldiğimiz içimizi bunaltan yazılardan biri olmadığı belli olsun: Yaşanan son gelişmelerin ilerideki çok hayırlı gelişmelerin habercisi olduğuna inanmaktayım.
Türkiye'nin yerel, bölgesel ve küresel çapta tam olarak bağımsız olarak hareket etmesi, ülke içindeki sorunlarını ciddiyetle alıp çözmeye çabalaması, suyun başındakileri ve onların kuklalarını ciddi anlamda rahatsız etmektedir. Kimse bana, 'Açılım açılım dediniz böyle oldu' masalı okumasın. Açılım denen süreç şunun şurasında bir yıldır var ve bir kesimin teklif ettiği mücadele yöntemi bu memlekette 30 yıldır uygulanıyor da ne çözüme kavuştu? Evet, açılım yanlış isimle, kısmen boş, saçma sapan uygulamalarla başlamış olabilir. Ama niyetin samimi olduğunu, bu ülkeye barış ve huzuru getirebilmek adına ciddi bir çırpınış olduğunu biliyorum. İki günden beri medyada pırtlar gibi çıkan Ergenekon bakiyesi isimlere bakılırsa, 10 yıl önce memlekette her şey güllük gülistanlıktı sanki. Terör her ay onlarca Mehmetçiği şehit etmiyor, faili meçhuller çığ gibi büyümüyor, bu milletin ekonomik gücü bu kirli ekonomiye kurban gitmiyordu sanki! Ekrana çıkıp gerdan kırarak, 'Sıkıyönetim olsun, herkes askere alınsın' diyen Ergenekon zanlısı emekli paşa da çok iyi biliyor ki, vaktiyle oluşturdukları bataklık kurumak üzeredir. İşin içine acı girince mantık ve sağduyu şüphesiz rafa kalkıyor. Gencecik bedenleri alçakça saldırılara kurban veren bir ülkede mantıktan çok öfkenin hakim olacağını en iyi terör örgütü ve onların arkasındakiler biliyorlar. Şu manzaraya bir bakalım... Türkiye dış politikada birbiri ardına hamleler yapıyor. Aktif dış politika on yıllardır hâkim olan 'elleme, böyle iyi' zihniyetini aşırı derecede rahatsız ediyor. Daha düne kadar düşman olarak gördüğümüz komşular ile iyi ilişkiler kuruluyor, bilmem kaç ülke ile vizeler kalkıyor, toplumlar birbirine yaklaşıyor. İçeride ise bu millet 50 yıllık pisliğin temizliği için çekilen sifonu görüyor. Karanlığın kanlı elleri derdest edildikten sonra iş bürokraside, yargıdaki yapılanmaya doğru yürüyor. Son koz olarak artık ne hukuk, ne akıl takıyor birileri. Buna 'vuruşarak çekilme' deniliyor literatürde. Bugüne kadar yapılanların yanlış olduğunu anlamak için sadece son saldırılara bakmak yeterli değil mi? Ekranda caka satarak, eski karanlık günlere dönme özlemiyle yanıp tutuşan emekli paşanın söylediği gibi, bu kanlı tablo iktidarın mı yoksa 30 yıllık bir terör deneyiminden neredeyse hiçbir deneyim elde etmeyen başkalarının mı? Bilmem nerede siyasilere yumruk atıldı geçenlerde. Hemen ertesi gün sorumlular açığa alındılar. En küçüğünden en irisine hem de... Bir yumruk yahu yumruk, burnu kanadı adamın sadece... Şimdi bunca şehit var orta yerde ve sorumlular hakkında en ufak bir soruşturma yapılıyor mu? Yapılmıyor ve yapılmayacak korkarım ki! Ekrana çıkıp bağırıp çağıran paşaya da kimse herhangi bir soru sormamıştı çünkü! Lütfen elinizi vicdanınıza koyun ve şu soruyu sorun: Bu mudur terörle 30 yıl mücadele etmiş bir ülkenin deneyimi? Bizzat kendi askerlerini koruyamayan güvenlik güçleri, sivil halkı nasıl koruyacak? Teröre lanet okumak en kolayı... Gidenlerin arkasından duygusal taziye yazmak da... Esas bu ülkeyi kendi ciddiyetine ve büyüklüğüne yakışır bir güvenlik sistemine kavuşturmaktır marifet... İşini gücünü bırakıp parolalarında başbakana hakaret etmeyi marifet sayan zihniyetten kurtulmadıkça biter mi bu terör belası! Hatırlayınız o meşhur günlükleri... Hangisinde tek satır terör hakkında yapılan bir çalışmadan, modern güvenlikle ilgili bir fikir kırıntısından tek satır gördünüz? Başlıktaki cümle iflah olmaz bir iyimserliğin dışavurumu değildir, bunu bilin. Türkiye dışarıda ve içeride kendini mahkûm eden prangalardan kurtuldukça daha da kuduracaklar çıkacaktır. Ama bu tekerlek artık fren tutmaz emin olun...