Derin devleti izleme kılavuzu ve Balyoz Gürbüz ÖZALTINLI
Yazar
Mesaj
emiroğlu
Yaş : Kayıt tarihi : 09/09/08
Mesaj Sayısı : 594
Nerden : İş/Hobiler : Lakap : amcasını arıyor
Konu: Derin devleti izleme kılavuzu ve Balyoz Gürbüz ÖZALTINLI Ptsi 14 Ocak 2013, 21:22
Eski rejimin derin güçlerinin stratejilerini anlayabilmek için size çok güvenilir bir kaynak önerebilirim:Hürriyet gazetesi. İsmini hepimizin bildiği diğer medya ayaklarına da işaret edebilirim. Ama ben, askerî vesayet ve onun derin çekirdeğiyle Hürriyet arasındaki ilişkinin özel bir gelenek oluşturduğunu, tarihin bir tür “kader ortaklığı” yarattığını düşünüyorum.
Aydın Doğan’ın “Hürriyet’in esas sahibi benden çok devlettir” itirafı herkesin bildiği bir sırra işaret ediyordu.
Vesayet güçleri, “AKP tehdidini” elbette zamanında sezdiler. 2002 seçimlerinden beş ay sonra darbe planları hazırdı. Fakat aralarında görüş birliği oluşturamadılar. Ordunun en üstündeki komutanın özelliği başta olmak üzere iç ve dış konjonktür açık bir darbeye uygun değildi ve bu başarılamadı. Kafayı darbeyle bozmuş en gözü kara hizip yalnız kaldı.
Biz bu dönemde Hürriyet’in de darbe destekçisi olmadığına tanık olduk. Ağır basan strateji kamuoyunu kışkırtarak, gerektiğinde yargı gücünü de kullanıp, 28 Şubat benzeri örtülü bir darbeyle AKP’yi iktidarı bırakmaya zorlamaktı. “Kaosa kalkan eller” manşetleri, “içkisiz bölgeler oluşturulma”haberleri, “ilkokullarda namaz kıldırılma” bilgileri vb. bu dönemin gazetecilik ürünleridir.
Fakat olmadı. Hepimizin bildiği süreç işledi. Cumhurbaşkanlığı krizi seçimle aşıldı. Derin devletin suç dosyası açıldı. Kapatma davası geri püskürtüldü. Ardından referandum... Statü çöktü.
Derin güçler örtük darbeden umudu kestiler. CHP’ye el atıldı. Darbe gerilimine oynayan ****** gönderildi, “seçim kazanacak” Gandhi getirildi. Hürriyet yazarları ayakkabılarını çıkartıp sandalyelerin üstünde selamladılar “yeni Karaoğlan”larını.
Seçim oyunundan hızlı yol alınamayacağı çok kısa zamanda anlaşıldı. AKP kalıcıydı.
Geriye tek gerçekçi yol kalmıştı: cepheden kategorik muhalefet çizgisini terk etmek, uzlaşıcı bir hatta çekilmek, fakat ne yapıp edip “Balyoz”u çökertmek. “Balyoz”un sadece bir dava değil, aynı zamanda rejimi değiştiren meşru bir enstrüman olduğunu kabul ediyorsak, bu stratejik aklın da kendince doğru işlediğini teslim etmemiz gerekir. Balyoz’un savuşturulması sadece eski rejimin kadrolarının kurtarılması ve kamuoyu önünde aklanması sonucunu vermeyecektir. Aynı zamanda yeni rejimin de“büyük bir aldatmaca” ve “ahlaksız bir zulüm” üstüne inşa edildiğinin ilanı anlamına gelecektir.
“Ergenekoncular” büyük ölçüde feda edilmiş gözüküyor. Çok kirli isimler var ve ancak marjinalleşmeyi göze alabildiğinizde “Ergenekon”a tam boy destek çıkabilirsiniz. Oradaki söylem farklı kuruldu. “Kurunun yanında yaş da yanıyor” propagandasına yükleniliyor.
Fakat, bu ülkenin darbe geleneğinin tam beline vuran asıl dava, Balyoz davası. Orada toptan inkâr çizgisine abanılıyor: “Orduya komplo kuruldu!”
Hürriyet ne yaptığını iyi biliyor.
Gerekçeli kararın açıklanmasının hemen ardından önümüze konulan 9 ocak tarihli Hürriyet’e bakmanızı öneririm. Manşet: “TSK: DARBE BELGESİ YOK.” Tam ortada karşılıklı iki sayfaya yayılan başlık: “Genelkurmay’dan, Balyoz davası gerekçeli kararına: İDDİALAR ASILSIZ.”Her iki sayfaya yayılmış tepkiler. Avukatın fotoğraflı açıklaması: “O belgelerin tamamı sahteydi.”Çetin Doğan’ın eşinin fotoğraflı açıklaması: “Dedikoduyla kanaatle hayatları karartıyorlar.”Ceza almış dört generalin fotoğraflı açıklamaları: “İçi boş bir yalan rüzgârı”... Yanında Mehmet Yakup Yılmaz’ın yazısı: “Ol mahkemenin hükmüne derler mi adalet?”
Ertuğrul Özkök’ün yazılarını ise özetlemeyi okuyucuya hakaret sayarım.
O zaten tam bir “amiral”.
Genelkurmay’a atfen seçilen başlıklar, dizginlerinden boşalmış bir dezenformasyon iradesini ele veriyor. Genelkurmay “gerekçeli kararda yer alan iddialar asılsız” demiyor oysa. “Basında yer alan iddialar asılsız” diyor. (Yani, Genelkurmay içinde bizim gazetenin de olduğu, basında çıkan “Delillerin aslı Genelkurmay’da” haberlerini haklı olarak tekzip ediyor.)
“DARBE BELGESİ YOK” manşeti ise tamamen Hürriyet’in “özgür iradesi”nin ürünü. Resmî açıklamanın hiçbir yerinde böyle bir cümle yok. Bir niyet bu kadar mı pervasızca ortaya dökülür?
Gözaltı listelerinden polisin güvenilmezliğine, tankların duracakları yerlerden insanların doldurulacağı stadyumlara, derhal “toplanacak” siyasi liderlerden ele geçirilecek kamu kurumlarına kadar her şeyin konuşulduğu, açık bir darbe planını ele veren ses kayıtlarını; Genelkurmay’ın harp oyununun içeriğine ilişkin uyarısını ve devre dışı bırakılmasını bu “büyük gazetede” boşuna ararsınız.
İnsanın aklına şu soru takılıyor doğrusu: Ortada medya ayağına hiç dokunulmamış açık duran bir 28 Şubat dosyası var; çökmüş bir Balyoz davası, 28 Şubat soruşturmasının da kamuoyu gözünde inandırıcılığını imha etmez mi? Bu dava çökertilemese dahi, kamuoyunda güçlü bir kuşku yaratılması, 28 Şubat’ın hesap vermemiş aktörlerine nefes aldırmaz mı?
Acaba, kader ortaklığının bu kadar dayanıklı olmasında bu kirli tarihin bir payı var mı?