Yaş : Kayıt tarihi : 09/09/08
Mesaj Sayısı : 594
Nerden : İş/Hobiler : Lakap : amcasını arıyor
Konu: Konstantin'in Hıristiyanlığı Ali Bulaç C.tesi 09 Ocak 2016, 15:28
Miladi 4. yüzyılın başlarında Roma dört parçaya bölünmüş, her bir parçayı yönetenler açık veya gizli birbiriyle rekabet eder hale gelmişti.
Roma ya dağılıp yok olacak ya da birleşip yoluna devam edecekti. Siyasi çatışmaların halka ağır maliyeti vardı, Hıristiyanlık yayıldıkça Roma'nın da gücü tükeniyordu. Konstantin, üç asır boyunca ağır baskılar altında tuttukları, arenalarda arslanlara parçalattıkları Hıristiyanları Roma'nın kanatları altına aldığı takdirde, sadece askerî ve siyasî olarak değil, ahlaken de çürüme geçirmekte olan Roma'yı kurtarabileceğini düşündü. Maxentius'la savaşmak üzere Batı'ya doğru sefere çıkarken, bir anlatıma göre yolda ilginç bir olay yaşandı, mucizevi olarak bir gök taşı belirdi. Konstantin orduyu durdurup askerlerine kalkanlarının üzerine Hıristiyanlığın sembolü olan Labarum‘u (X ve P harflerinden oluşan erken dönem Hıristiyanlığın sembolü) çizmeleri emrini verdi. Askerleri şaşkınlık içindeydi, zira Roma henüz Hıristiyanlığı kabul etmiş değildi. Konstantin Milvian Köprüsü adı verilen savaşı kazandı, savaşın Hıristiyanlık ve elbette ordu içinde hayli kalabalık müntesibi olan Hıristiyanlar sayesinde kazanıldığı şayiası yayılmaya başlandı.
Batı'da kazandığı zaferden sonra Doğuya yöneldi. Orada birbiriyle savaş halinde Daia ve Licinus'tan Licinus'u müttefik seçip kız kardeşini onunla evlendirdi. Sonra Milano Bildirgesi yayınlandı ki, Hıristiyanlığın politik tarihinde dönüm noktası sayılır. Bu arada Konstantin savaşlarda kazanılan zaferlerin Roma tapınaklarında kutlanması adetine son verdi, pagan tapınaklara ayrılan parayı St. Peters-Burg'un da içinde yer aldığı Hıristiyan yapılara aktardı. Bu adımlar Hıristiyanların gönlünü fethetmeye yetmişti. Ancak senato bunları kabul etmeyip Licinus'u Konstani'nin aleyhine kışkırttı, derken 316'da ikisi arasında uzun sürecek bir savaş dönemi başladı. Licinus, Konstantin'e verdikleri destek dolayısıyla çok sayıda papaz öldürdü. En kanlı savaş Üsküdar'da oldu, Konstantin müthiş bir manevra ile Hıristiyan sancağını açtı. Bu hem kendi ordusundaki askerleri coşturdu, hem karşı tarafta inanılmaz bir kargaşa ve moral çöküntüsüne yol açtı. Artık savaş Roma'nın pagan tanrılarıyla Hıristiyan inancı arasında sürüyordu. Sonunda savaşı Konstantin kazandı.
Konstanin'in aldığı iki karar önemliydi. Biri Hıristiyanlığı “resmi din” kabul etmesi; diğeri başkenti Roma'dan yeni kurduğu yere, Byzantium'a (İstanbul) taşıması. Bundan sonra şehir onun ismiyle (Constantinople) anılır oldu.
Ancak benimsediği resmi din farklı inanç öğretilerine, özellikle tanrı anlayışlarına sahipti ki, birden fazla akide Roma'nın sosyo-politik birliğine zarar verebilirdi. 325 yılında Konstantin, imparatorluk ölçeğinde Hıristiyanlığın esaslarını tespit etmek için her yandaki din adamlarını İznik'te Senato Sarayı'nda topladı. Bir ay süren toplantı sonunda onaylanan İznik Akidesi'ni bizzat kendisi okudu. 326 yılında yayınladığı bir emirname ile de Hıristiyanlığı Roma İmparatorluğu'nun resmi dini haline getirdi.
Konstantin, uzun süre “tevhid” ile “teslis” arasında yapılacak tercihten hangisinin Roma için iyi olacağının muhasebesini yaptı, sonunda teslis inancında ve dört İncil'de karar kılanların tarafını tuttu. Ariusçular “İsa'nın insan olup Allah'tan başka ilah olmadığını” savunuyordu ama Konsil İsa'nın uluhiyet özelliğini kabul etti. İmparatorun kaygısı sahih ve hakikate mutabık inancı bulmak değil, Roma'nın bekası ve iktidarının istikrarıydı. Kaynaklar, Konstantin'in hiçbir zaman Hıristiyan olmadığını, ölüm döşeğinde (M.S. 337) vaftiz edildiğini belirtmektedir. İznik Konsili ve Hıristiyanlığın bir devletin resmi dini olması, bu dinin tarihinde St. Paul'un araya girmesinden sonraki ikinci büyük kırılmayı ifade eder.
Ana başlıklar halinde özetlemeye çalıştığımız hikayeden çıkaracağımız sonuçlar var: a) Hıristiyanlık devletin dini olunca özgürlükçü, sivil ve devrimci karakterini kaybetti; zorba, zalim ve zulmü onu çöküşe götürecekken Roma'nın hayat bulmasına yol açtı; b) 476'da Batı Roma yıkılırken, asırlarca zulüm gören Hıristiyanlar, idari kurumları ve hukukuyla kendi zihin dünyalarında büyüttükleri Roma'yı Vatikan olarak yeniden sahneye çıkardılar. Modern ulus devlet sekülerleştirilmiş Vatikan, Vatikan da dinileştirilmiş Roma'dır.
Dinler iktidarlar tarafından daima istismar ve suiistimal edilir; kimi zaman paganlar, kimi zaman dindarlar eliyle.