Yaş : Kayıt tarihi : 09/09/08
Mesaj Sayısı : 594
Nerden : İş/Hobiler : Lakap : amcasını arıyor
Konu: Palermo''da izler peşinde ABDULLAH AYMAZ Paz 24 Mayıs 2009, 13:49
Sicilya'yı hep merak ederdim. Hatta Sicilya Mafyası'nın aslında ilk zamanlar Hıristiyanlığa zorlanan Müslümanlar tarafından gizliden kurulmuş bir teşkilat olduğunu; mahfiyye kelimesinin gizlilik mânasına geldiğini, sonra mafya olarak şekil ve mâna değiştirdiğini söylemişlerdi. Onun için bu seferki Roma gezimizin bir bölümünü oraya ayırdık. Sicilya eyaletinin merkezi Palermo şehri...
Palermo, bütünü, her tarafı liman mânasına gelen Yunanca Panormos kelimesinden geliyor. Gerçekten de tam bir liman şehri... Palermo'ya Müslümanların ilgisi ilk dönemlerde başlamış. 831'de fethedilmiş... Bütün tarihçilerin kabulü ile şehir, İslam idaresinde her yönden gelişerek zamanın en müreffeh şehirleri arasına girmiş. Ticârî mânada zenginleşen Palermo birçok mimarî eserle tezyin edilmiş. Sicilya adasının merkezi konumuna gelen Palermo, 900'lü yılların ortasında 300 bin nüfusa ulaşmış. O zamanlar dört kısma ayrılarak düzenlenen şehrin, Cassaro (el-Kasr) ve Kalsa (el-Hâlise) olarak iki bölümü hâlâ Arapça kelimeler ile ifade edilmektedir. Müslümanlar diğer mensuplarının hepsine her zaman olduğu gibi İslamiyet'in emir ve icabı olarak son derece hoşgörülü davranmışlardır. Fakat 1000'li yılların başlarında başlayan Norman istilaları, 1072'de Palermo'nun düşmesiyle neticelenmiştir. İlk zamanlar Normanlar, çoğunluğu Müslüman olan Sicilya halkına hoşgörülü davranmış, mimarî ve idarî işlerde Müslümanların yolundan gitmeyi tercih etmişlerdir. Hatta ilk 60 senelik dönemde basılan paralarda Arapça harfler kullanılmıştır. Ancak Haçlı Seferleriyle oluşan menfi hava ve Roma'dan gelen baskılar giderek bu hoşgörülü havayı bozmuş, atmosferi Müslümanlar için yaşanmaz hale getirmiştir. 1200'lü yıllarda baskılara karşı koymak isteyen bazı Müslüman gruplar örgütlenip isyan etmişler, fakat Kral II. Federico tarafından çok sert biçimde bastırılmışlardır. Federico, özel hayatında Müslümanların kültürüne ve diline hususî bir alâka duymuşsa da bunu asla idarî şekline yansıtmamıştır. Birçok katliamlar ve mecburî sürgünler neticesi 1246 senesine gelindiğinde Müslüman Sicilya'nın sonu gelmiştir. Bu dönemde Müslümanların yazmış olduğu pek çok değerli eserler tahrip edilmiş olduğundan, döneme ait yazılı İslâmî kaynak bulmak neredeyse imkânsızdır. En çok bilinen kaynak Arap seyyah İbn-i Havkal'ın 977'de yazmış olduğu "Sûretü'l-Arz" isimli eseridir. Bu eserinde İbn-i Havkal, Palermo'da 300 tane muallimin farklı yerlerde ilim talim ettiğini tespit etmiştir. O zaman için şehrin ilmî seviyesi açısından çok önemli bir bilgidir. Palermo'da tarihî eserleri, katedralleri gezerken, Normanların İslam kültürünü bilhassa mîmarisini ilk baştan reddetmediklerini bilakis Müslüman mimar ve sanatkârlara değer verip istihdam ettiklerini fark ettik. Mesela kiliseler câmi mimarisine yakın şekilde inşa edilmiş. Arapçaya dokunulmamış. Ama bu taktikle hem mimarî sanat hem de Müslümanların inançları eritilmeye gayret edilmiş... Bir nevi Hıristiyanlığa yumuşak geçiş planlanmış. Kiliselere, camiye girer gibi girsinler diye hesaplamışlar. Belli bir zamandan sonra da zor kullanılmış. Artık mahfiyye vs. ile karşı konulamaz kanlı baskıların karşısında Müslümanların yapacak bir şeyleri kalmamış. Bütün bunlar karşısında hep "Münazarat"ın sonunda ele alınan "meylü'r-rahat" yani rahat düşkünlüğü ve hayat tutkusu meselesini hatırladım. Üstad Hazretleri dünya sevgisiyle hayata ve rahata dört elle sarılma duygusu için enteresan bir tabir kullanıyor: "Cellâd-ı sehhar" yani, büyüleyici cellad; farkına varmadan yavaş yavaş çürütüp, öldüren kâtil ve cânî... Meylü'r-rahat'ın tuzağına düşenlerin maalesef sonu bu... Halbuki hayatın mânasını düşünebilseydik, oralarda bulunmanın hakkını verebilseydik, izlerimiz silinmeyecekti ve arkamızda bizlere rahmet okuyan ve hayırla yâd eden insanlar bırakacaktık. Halbuki aynı insanlar, maalesef cellatlar olarak ortaya çıktılar. Aslında bizlerin esas celladı meylü'r-rahat idi. a.aymaz@zaman.com.tr