Tatil demek, atıl kalmak, boş vakit geçirmek demek midir?
Eğer tatil anlayışımız atıl kalmak, vakit öldürmek, günü boşa geçirmek.. şeklinde oluşuyorsa çok kötü bir tatil anlayışımız var demektir. Çünkü tatilde israf edip boşa geçirdiğimiz vaktimiz, nakdimizden de kıymetlidir.
Ha nakdini, paranı israf edip boşa harcamışsın, ha vaktini.. Hatta, vaktin nakitten de üstün olduğunu söylemişler geçmiş alimler. Demişler ki, "Vakitle nakdi kazanabilirsiniz, ama nakitle vakti kazanamazsınız. Mesela para vererek dünkü boşa harcadığınız vaktinizi geri getiremezsiniz. Öyle ise vakit nakitten de kıymetlidir. Onu boşa harcamaktan titreyin, tıpkı paranızı boşa harcamaktan çekindiğiniz gibi.
Selef alimlerinden Hasan Basri Hazretleri der ki: "Ben öyle zatlara eriştim ki, onlar sizin paranızı boşa harcamaktan çekindiğiniz gibi vakitlerini boşa harcamaktan çekiniyorlar, dakikalarının dahi değerini düşünüyorlardı!.." İmam–ı Şafii Hazretleri de tatili şöyle anlatır:
"Tatil, nakitten de kıymetli olan vakti boşa harcamak değildir. Belki tatil, meşgul olduğun işi bırakıp yeni bir işle meşgul olmak, yani usandığın bir işten uzaklaşıp usanmadığın yeni bir işe başlamak demektir. Bu sebeple tatili fırsat bilip değerlendirmeli, en azından kalbî, ruhî, fikrî mânâda kazançlar sağlamaya yönelik kitaplar okunmalı, tefekkürde bulunmalı, nakitten de kıymetli olan vakit israf edilmemelidir."
Selef alimlerinden Abdullah bin Âmir'e gelen bir adam: 'Seninle biraz sohbet edelim.' demişti de şu karşılığı almıştı: "Tut Güneş'i gitmesin, seninle oturup vakit öldürelim." Adam şaşırmış: 'Ne demek bu?' deyince Âmir:
– Çünkü demişti, güneş durmuyor gidiyor, böylece vakit harcanıyor; ya vakti durdur seninle muhabbet edelim, ya da geriye çekil, akıp giden vakti değerlendirelim. Nakitten de değerli olan vakti boşa harcama vebaline girmeyelim.."
Selef alimlerinin vakit değerlendirme konusundaki titizlikleri çok farklıdır. Basralı Halil bin Ahmed'in vakit konusundaki bir sözü kitaplara şöyle geçmiştir. Diyor ki:
– Ah şu yemek saatleri.. Bana en ağır gelen saat yemek saatidir. Çünkü onda mideden başka bir şeyle meşgul olamıyor insan. Hayatı boyunca hiçbir vaktini boşa geçirmemiş olan İmam–ı Ebu Yusuf Hazretleri, vefatı anında bir ara bayılarak gözlerini yummuştu. Neden sonra gözlerini açtı, başında durana hemen bir ilmî mesele sordu. O da, 'Şimdi mesele halletmenin zamanı değil. Biraz istirahat eyle.' deyince şöyle cevap verdi:
– Keşke ilimle meşgulken gelse bana gelecek olan. Ben de öylesine değerli bir meşguliyet içinde iken gitsem öbür tarafa! Ne büyük şeref olur benim için ilimle meşgulken gitmek..
Vakti en iyi değerlendirenlerden biri de Hammad bin Seleme idi. Ya namaz kılar, ya halka hadis rivayet eder, ya da öğrencilerine ders verir, gençlerle meşgul olurdu. Yani boş vakti hiç yoktu onun. Nitekim vefatı da namaz kalırken vaki olmuş, secdede iken ruhunu Rahman'a teslim etmişti.. Anlaşılan, bizim kıymetini takdir etmeden en israflıca harcadığımız değerimiz, maalesef vakitlerimizdir. Hem de etek dolusu nakit harcasak da geri getiremeyeceğimiz vaktimiz. Onun için Efendimiz (sas) ikaz etmiştir bizleri:
– İki nimet vardır ki insanlar kıymetini bilmiyorlar. Biri sıhhatleri, diğeri de boş vakitleridir!.. Evet hem sıhhatin hem de boş vaktin kıymetini tam olarak bildiğimiz söylenemez.
Bu konuda halk arasında vaktin değerini ifade etmek için söylenen bir misalle bağlayalım bahsimizi. Efendimiz (sas) yolda giderken kenarda bomboş oturan bir adam görmüş selam vermeden geçip gitmiş. Sonra dönüşte aynı adama bu defa selam verip geçmiş. Gerekçesini de şöyle ifade etmiş:
– Geçerken bomboş duruyordu. O yüzden selam vermeden geçtim. Dönüşte ise hiç olmazsa eline bir çöp almış toprağı karıştırıyor, boş oturmuyordu. O yüzden selam verdim.
Boş durmakla bir işle meşgul olmanın farkını anlatan bir misal bu.
Tatil demek, atıl kalmak, boş vakit geçirmek demek midir?