Yaş : Kayıt tarihi : 09/09/08
Mesaj Sayısı : 594
Nerden : İş/Hobiler : Lakap : amcasını arıyor
Konu: Suikast Mümtaz'er Türköne Paz 13 Ocak 2013, 19:02
Suikast, tarihin belirli bir döneminde icat edilmiş, sistematik bir siyaset yapma tekniği.
Önemli birini öldürüyorsunuz ve cinayetten amaçladığınız siyasî bir sonuç elde ediyorsunuz. “Biz sadece bir kişiyi öldürmekle kalmayacağız; bin kişinin kalbine de korku tohumları ekeceğiz” sözü, bu büyük icadı yapan Hasan Sabbah’a ait. Hasan Sabbah, İsmailiye’nin içinden doğan Haşhaşin tarikatinin kurucusu. Rivayete göre bu örgütün orijinal adı, “esaslara bağlı” anlamına gelen “esasîn”miş. Batı dillerinde “suikast”ın karşılığı olan “assasin” kelimesi doğrudan bu “esasîn” veya “haşhaşîn” kelimesinden geliyor.
Hasan Sabbah’ın bugün İran sınırları içindeki Alamut Kalesi’ni merkez alarak kurduğu Alamut Devleti tam 167 yıl yaşamış. Selçukluların güçlü olduğu dönemde bu küçük devlet, hasımlarını suikastlarla alt ederek varlığını sürdürmüş. Alparslan, Melik Şah ve Nizamülmülk bu suikastlara kurban giden büyük isimlerden sadece birkaçı. Rivayete göre Hasan Sabbah, ulaşılması güç Alamut Kalesi’nde sahte bir cennet kurmuş. Esir pazarlarından topladığı kadınlar ve haşhaş, yani afyon bu sahte cennetin iki ana unsuru imiş. Genç delikanlılar bu sahte cennete fizikî ve ruhsal bir eğitimden geçirilip suikastçı olarak sağa sola gönderiliyormuş. Sade kıyafetler ve davranışlarla uzun süre halkın içine gizlenerek hazırlık yapan suikastçılar, asıl eylemi mutlaka kalabalığın gözleri önünde, meselâ cuma namazlarında gerçekleştirirmiş. Kesin netice almak için hançer kullanılır ve iş bittikten sonra suikastçı kaçma fırsatı olsa bile kaçmaz, ölümü beklermiş. Tarihçiler suikastçıların cinayetten önce afyon çektiği veya birtakım uyarıcılar aldığını belirtiliyor. Hasan Sabbah bu terör tekniğini gerçekten etrafa korku yayıp hüküm sürmek için etkili bir şekilde kullanmış.
Teknik o günden bugüne pek değişmedi. Bugünün dünyasında daha yaygın ve kolay kullanılıyor. Suikastçı geniş bir istihbarat ağını ve lojistik desteği kullanıyor. Kurbanı günlerce takip ediyor. Cinayeti en kolay biçimde nasıl belirleyeceğini, kaçış yollarını belirliyor. Zayıf noktayı yakalayıp plan yapıyor. Beyni ve kasları makine gibi çalışan kesin inançlıları bulmak ve saat gibi kurmak çok zor değil. Maliyeti düşük, riski az ama etkisi çok fazla olan bir siyaset tekniği karşımızdaki. Yakın dünya tarihini biçimlendiren tekniklerin başında suikastlar geliyor. I. Dünya Savaşı bu teknikle başladı. Sovyet tarihi, aynı zamanda suikastlar tarihidir. ABD birkaç başkanını bu teknikle kaybetti. Çok uzağa gitmeyelim, bizim şiddet dolu yakın tarihimiz bu teknikle biçimlenmedi mi?
Bir tek adam, elinde susturuculu bir tabanca ve birazcık bilgi; Paris’te işlenen üçlü cinayetin yol açtığı sonuca bakın. Devleti, toplumu ve ülkeyi sağlıklı bünyeye kavuşturacak bir süreçten geçiyoruz. Bu süreçte bütün sermayelerini kaybedecek olanların, tam şu anda yoğun bir mesai içine girip listeler sıraladığını, görevlendirmeler yaptığını ve suikast planları hazırladığını kestirmek için kâhin olmak gerekmez. Süreç son derece hassas ve kırılgan. Herkesin kafasında tereddütler var. Komplolara ve entrikalara açık dumanlı bir havayı soluyoruz ve kurtlar pusuda bekliyor.
Geçmişte kalan şu örneğin mantığına bakın: MİT’in darbeleri araştırma komisyonuna intikal ettirdiği belgeye göre AK Parti kapatma davası sürecinde Özel Harp birimi, Yargıtay başsavcısına suikast planlamış. Acaba bugün süreci baltalamaya azmedenler İran’dan, İsrail’den gelecek talimatlara göre kimleri hedef tahtasına yerleştirmiş olabilirler?
Suikastları önlemek çok zor; ama caydırmak kolay. Önemli olan, tarafların bu tür suikastlardan etkilenmeden yollarına devam edeceklerini güçlü bir irade şeklinde ortaya koymaları. Basit bir kural: Ne olursa olsun, kimse kimseyi suçlamayacak. Hasan Sabbah’ın kemiklerini başka türlü nasıl sızlatabiliriz?